Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

80 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 saatte okudu
ŞAL
Şal Varşova'da doğmuş ve savaş nedeniyle Amerika'ya göç etmiş bir Yahudi kadının Rosa Lublin'in gözünden yaşadıkları ve yaşadıklarının onda açtığı yaraların hayatını nasıl etkilediğinin hikayesi. Rosa, yeğeni Stella ve bebeği Magda ile savaş sırasında kaçarken Naziler tarafından yakalanır. Toplama kampına götürülürken bebeğini şalına sararak gizler. O bebeğini ne kadar korumaya çalışsa da küçük Magda oldukça trajik bir şekilde kampın sivri dikenli elektrik tellerinde feci şekilde can verir. Şal bebek Magda'nın hem kundağı hem de kefeni olur. Bebeğinin öldüğünü bir türlü kabullenemeyen Rosa Lublin yıllar sonra Amerika'da yaşayan bir göçmen ve hala kızı Magda'ya mektuplar yazan yalnız bir kadın olarak karşımıza çıkar. Kutsal bir emanetmişcesine sakladığı Şal onun dünya ile arasındaki tek bağ haline gelmiştir. Soykırım dehşetini yaşayıp hayatta kalmayı başaran Rosa Lublin için hayatındaki koca boşluk nereye giderse gitsin kapanmayacak bir yara ve hayatla arasına giren bir engel olmaya devam eder. Sonuçta insan nereye giderse gitsin kendisini ve yaşadıklarını da beraberinde götürüyor. Rosa bebeğinden vazgeçemediği gibi geçmişinden de , dilinden de vazgeçmeyi reddeder. Kızına yazdığı mektupları bile Lehçe yazmaya devam eder. Şal 80 sayfalık bir çırpıda okunan, soykırımın dehşetini. sağ kalanların yaşamla verdikleri mücadeleyi, Nazilerin elinde yitip giden hayatları sadece insani açıdan işleyen bir kitap. Savaşların olmadğı, insanların inançları, ırkları yüzünden horlanmadığı bir dünya hayal etmek çok da anlamlı gelmezken bir taraftan da Metin Altıok'un şu dizeleri geliyor aklıma. "Yarın farklıdır bugünden, Adı değişir hiç olmazsa, Kara bir suyu Geçiyoruz şimdilerde Basarak yosunlu taşlara. Sen bugünden yarına Birazcık umut sakla."
Şal
ŞalCynthia Ozick · Nebula Yayınları · 201873 okunma
··
192 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.