Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

240 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Küçük şehrin genç sultanı ile insanlık nasıl yeni bir çağa geçti???
İstanbul’un fethi neden yüzyıllar boyu sürdü? Tarihte birçok benzeri varken neden özellikle bu fetih sonrası çağ değişti tarih sayfalarında; Ortaçağ kapanıp Yeniçağ açıldı? İstanbul’u fetheden padişah Kuran-ı Kerim’de bile müjdelenmişti; Osmanlı padişahları yüzyıl boyunca İstanbul’u, boğazın bu nadide incisini fethetmeyi denediler, ama fetih 19 yaşındaki Mehmet’e nasip oldu. Yüzyıllardır köşesinde tek başına kalmıştı Konstantinopolis. Orhan Bey zamanından bu yana Osmanlılar Rumeli’ye ve Anadolu’nun içine seferler yapıp duruyorlardı; II. Murat zamanında tüm Balkanlar Osmanlı topraklarına katılmıştı. Ortada fethedilemeyen tek adacık, Konstantinopolis kalmıştı. Fethi kesindi, bekleniyordu, sadece bir zaman meselesiydi. Yıldırım Bayezid boğazın karşı yakasına Anadolu Hisarı’nı yaptırmış, Konstantinopolis’i fetih planlarını yapıyordu, ancak Ankara Savaşı’nda kendisini hazırlıksız yakalayan Timur Osmanlıları dağıtarak Bizanslıların yanıbaşlarındaki bu tehlikeyi 50 yıllık bir süre için savuşturdu. Birçok Osmanlı padişahı kuşattı Konstantinopolis’i, ancak ele geçiremedi. İki yanını denize yaslamış bu yarımadacık, dönemin en güçlü surları sayesinde bütün kuşatmaları savuşturuyordu. Şehir uzun süren kuşatmalara aylar boyu dayanabilecek su ve yiyecek kaynaklarına sahipti. Deniz, o günün teknolojisi ile tümüyle bir tarafın kontrolüne geçemiyordu; rüzgar gücü ile hareket eden çok küçük boyuttaki kadırgalar tüm hamlelerini rüzgarın yönüne göre yapabiliyorlardı zira. Ateşli silahlar olmadığından diğer gemileri batırabilmek ya da ele geçirebilmek, ya gemilere yaklaşıp çapa atmakla, ya da uzaktan yanan meşaleler fırlatmakla mümkündü; her ikisinde de düşmanın saldırıyı savuşturması çok kolaydı. Haliç’in Doğu yakası, Pera’nın yamaçları, bugünkü Karaköy Ceneviz’lilerin elindeydi; ticaretlerini her şeyden daha çok önemseyen Cenevizliler tüm bu kuşatmalar ve seferler sırasında her iki taraf ile de ticaret yaparak büyük servetler kazandılar. Fetih, genç sultan II. Mehmet’e nasip oldu. II. Murat’ın 3 numaralı oğlu idi Mehmet; diğer kardeşlerinin aksine soylu bir anneden değil Türk asıllı cariye Hüma Hatun’dan olmuştu. Diğer kardeşleri gibi sarayda büyümemiş, annesi ve tutucu dadısı ile birlikte Edirne’de yaşamıştı. 2 ağabeyi de peşpeşe ölünce babası II. Murat tarafından saraya alındı ve iyi bir eğitim alması sağlandı. 11 yaşındaydı. II. Murat, hayal ettiği tefekkür hayatına zaman ayırabilmek için tahtı gönüllü olarak 12 yaşındaki oğlu Mehmet’e bırakıp inzivaya çekildi. Ancak bu ayrılık uzun sürmedi. Tarih kitapları, düşmanın saldırılarıyla bunalan oğulun, “eğer Padişah sen isen gel ve ordularının başına geç. Eğer padişah ben isem sana emrediyorum, gel ve ordularımın başına geç.” diye yazarak babasını yardıma çağırdığını yazar. Yazarımıza göre ise, II. Murat’ın çok güvendiği ve oğlunu ve yönetimi emanet ettiği Çandarlı Halil Paşa ve yakınındaki diğer paşaların genç sultanın fevri ve söz dinlemez tavırlarından tedirgin oldukları, ordunun oğlu genç sultana güvenmemesi, tepki göstermesi ve yeniçerilerin giderek kontrol edilemez noktaya gitmesi üzerine tahtına geri dönmüştür. Nitekim Çandarlı Halil Paşa’nın bu tavrı, belki de yıllar sonra, Konstantinopolis’in fethinden hemen sonraki idamının sebeplerinden biri olacaktır. II. Murat’ın ölümü sonrası 19 yaşında tahta tekrar çıkan II. Mehmet, Konstantinopolis’i almayı kafasına koymuştu. Çevresindeki baba yadigarı tüm vezirlerin olumsuz görüşlerine karşın sefer hazırlıklarını yürüttü ve en önemli noktayı keşfetti: surları yıkabilecek güçte toplar olmadığı müddetçe Konstantinopolis’in fethi imkansızdı. Nitekim Macar mühendis Urban’ın, yeni teknolojisi için Bizanslılardan istediği parayı alamaması, ancak II. Mehmet’in kendisini çok daha yüksek ücretlerle Osmanlı saflarına katması Fatih Sultan Mehmet’in resmi nasıl doğru okuduğunun önemli göstergesidir. Osmanlılar; Bizans’ın umduğu yardımı Hristiyan kilisesinden alamaması, Fatih’in Haliç’e deniz yoluyla sokamadığı kadırgalarını karadan denize indirmesi, ama en çok da yatırım yapıp çok da başarılı kullandıkları bu top teknolojisi sayesinde Bizanslıları yenilgiye uğrattılar. Fetih, birçok bakımdan eşsizdi. Bizans, tüm yaşadığı güçlüklere ve dezavantajlarına rağmen onurlu bir savunma yapmıştı; imparator Konstantine askerleri ile birlikte surlarda savaşırken hayatını kaybetti, cesedini dahi kimse bulamadı. Fatih Sultan Mehmet kendisine uzun süre direnen şehri, diğer direnen şehirlerde olduğu gibi tümüyle yağmalamadı; artık şanlı Bizans’ın da imparatoru olduğunu, bu büyük ve güzel şehri ancak halkı ile beraber alırsa zenginliği ve gücünden faydalanabileceğini anlamıştı. Bu, devrinde pek rastlanmayan bir öngörü idi; daha 50 yıl önce yörede kan ırmakları akıtan Timur ve benzerleri için tek kriter olan ganimetin yerini bir arada aynı bayrak altında yaşayacak halklar alıyordu; bu dünya siyasetini değiştirecek önemli bir felsefi değişiklikti. Ortadoks ve Katolik kiliseleri arasındaki çekişme, verilen ancak tutulmayan sözler, Katolik kilisesinin yardım için kiliselerin birleşmesini şart koşması ancak bu karara rağmen ikircikli davranması ve tüm bunların sonunda kutsal Roma İmparatorluğu’nun mirasçılarından şanlı Bizans’ın tarih sahnesinden silinmesi Hristiyan dünyada çok önemli bir değişikliğin önünü açtı. Kiliseye güven olmuyordu, kararlar inanca göre değil çıkara göre veriliyordu; dinde reform şarttı. Yıkılmaz denen surları dahi yıkabilecek büyüklükte toplar icat edilmişti; artık surlarına güvenen hiçbir şehir yeterince güvende değildi, teknolojiye yatırım ve ilerleme şarttı. Kilise artık bilimsel ilerlemenin önünde eskiden olduğu gibi duramazdı. İşte bu yüzden bu küçük şehrin genç sultan tarafından fethi tarihte bir koca Orta Çağ’ın kapanıp Yeni Çağ’ın açılmasını sağladı. Her zamanki gibi bu tarihi kitabı da çok keyifle okudum. Bizans tarihçisi Steven Runciman İstanbul’un fethini, ilgili tüm tarafların neler yaptığı, ne gibi hesapları olduğu ve nelerin ters gittiğini basit ve akıcı bir dille anlatarak okuması çok keyfili hale getirmiş. "Tarih okumak sıkıcı" diyenlere dahi tavsiye ederim, pişman olmazsınız:)
Konstantinapolis Düştü 29 Mayıs 1453
Konstantinapolis Düştü 29 Mayıs 1453Steven Runciman · Doğan Kitap · 201150 okunma
·
75 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.