Gönderi

336 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Demir Ökçe
Kitabın Yorumu : Jack London – DEMİR ÖKÇE ️ Jack London , bu kitabında Amerika da yükselmekte olan kimileri tarafından burjuva olarak nitelendirilen , sosyalist işçilerinde Oligarklar olarak nitelendirdiği zincirleşmiş ekonomik kuruluşlar ve zamanla paranın sağladığı güç ile ilk etapta siyasi hayatı sonrasın da askeri sınıfı domine etmiş siyaset adamları ve din adamları ile kitapta en alt tabaka olarak nitelendirilen işçi (Proleterya) sınıfının mücadelesi işlenmektedir. Kitabın ana karakteri Ernest , proleterya kesiminin hararetli bir şekilde savunucusu ve sosyalist yapıya bütün doktrinsel verilerle hakim olmanın yanı sıra Oligark sınıfa mensup olmasına karşın ileride kendisinin ve davasının hararetli destekçisi olacak olan eşi Avis’in devlet profesörü olmakla beraber çok geniş çevreye sahip olan babası John Cunningham sayesinde din adamları ve siyasetçilerle girdiği hararetli salon tartışmalarında rakiplerinin doktrin ve düşüncelerini çürüterek her zaman haklı çıkmayı başaran bir gençtir. Ernest , yapılan görüşmelerde işçi sınıfının siz diye hitap ettiği Oligarşi sınıfına karşı devrim yapacağını her fırsatta kimi zaman dolaylı kimi zaman ise direkt olarak savunmuştur. Kendisi Avukat olan Avis , gelecekte eşi olacak olan Ernest ile karşılaştığı ilk salon toplantısında pekte iyimser bir his hissedemediğini , kibarlıktan çok uzak klasik işçi sınıfına özgü bir güçlü , kuvvetli yağız bir delikanlı olarak nitelendirmiştir. Prof. John Cunningham tertiplediği her toplantıda kendi düşüncelerini çok iyi bir ustalıkla , nerede sesinin kalınlaşacağı ve nerede kendisini bilerek geri plana alacağını iyi bilen Ernest’in din adamları ve siyasetçilere verdiği tokat gibi cevaplar karşısında surat ifadelerini görünce bundan aşırı derecede zevk almış ve bundan sonraki yapacağı bütün görüşmelere Ernest’i de davet etmiştir. Ernest’in bir tartışma sırasında siz zenginlik içerisinde yaşayan makine sahipleri evlerinizi , şaşalı mobilyalarınızı ve lüks kürklerinizi Uçurumun Kıyısında olanların size sermaye kazandırırken ağır bedeller ödeyen işçilere borçlusunuz ve o kıymetli eşyalarınızdan o insanların kanlarının damladığını ifade etmesi Avis’in uykularına kaçmasına sebep olmuştur. ( Burada kitapta da geçen Uçurumun Kıyısındakiler kelimesini aslında hala daha siyasi ve akademik literatür de kullanılan ve bence insanlık ayıbı olan ‘’Getto’’ kelimesinin yerine çarpık kentleşmelerde yaşayan bireylerden bahsetmek için kullanacağım. ) . Özellikle Ernest’in bu savunmasını örneklendirmek için anlattığı makine bozulmasın diye kolunu kaybeden Jackson isimli bir aile babasının işverenlerinin tuttuğu müthiş yasa yorumcusu avukatları sayesinde herhangi bir tazminat alamadan işine son verilmesi avukat olan Avis’in o müthiş Adalet ve Vicdan terazisinde vicdanın ağır basmasına sebep olmuş ve olayı araştırmaya başlaması ile hem Ernest’e yakınlaşıp hem de Proleterya sınıfına yakınlaşmıştır. İlerleyen zamanlarda Avis konuyu araştırmak adına hem o aynı anda çok büyük şirketlerin avukatı olan meşhur Albay Van Gilbert hem de Ernest’in Oligark sınıfına mensup patronları için İsa’nın ve incilin yolundan uzaklaştıklarından ötürü suçladığı din adamları ile görüşür. Zamanla orta sınıfı oluşturan küçük burjuvalar ve çiftçi sınıfta Oligarşinin devasa sermayesi altında ezilip yok olunca ilk baş kaldırılar İşçi sınıfından tam da o uçurumun kıyısında ki insanlardan gelmeye başlar. İkinci ve en büyük devrim hareketine kadar hem işçi sınıfı Oligarşi sınıfı içerisinde ajanlarını yer etmiş hemde oligarşi sınıfı İşçiler arasına ajanlarını serpiştirmiştir. Kitapta , ABD sosyalistleri ile beraber diğer ülkelerde ki sosyalist hareketlerin zafere ulaşmasından bahseder fakat ABD de ki işçi hareketleri Oligarşinin , Paralı Askerleri tarafında cani bir şekilde bastırılır. İşçi sınıfı oligarşi sınıfına karşı kaybeder… Kitabı okuyacak olan kimi arkadaşlarıma saygısızlık olmaması ve bu müthiş romanın ruhundan mahrum kalmamaları adına çoğu kısımı kırparak olabildiğince geniş yorumlamasını yapmaya çalıştım. Kitap hakkında ki son görüşlerimi kendi şahsi fikrim ve bu gönderiyi okuyacak olan herkese yöneltilmiş olan bir soru ile sonlandırmak istiyorum. Jack London , Demir Ökçe isimli yapıtını günümüzde özgürlükçü ve sosyal devlet olarak nitelendirdiğimiz Kapitalist düzenin hakim olduğu ülkelerde işçi kesimine yapılan zulümleri ortaya koyduğunda yıl 1907 idi günümüz 2018 dünyasında da tıpkı o zamana benzer belki ütopik şekilde silahlı çatışmaların işçilere yöneltilmediği fakat ‘’Sermaye kazanını büyütmek adına işçilere bırakın işçileri insanlığın hak ettiği altında muameleye maruz kaldıkları ‘’ yerli veya yabancı kimi inşaatlar hala daha hakimdir. Biz insan oğlu olarak geçen yüz yıllar boyunca neden bencilliklerimizden dolayı başka insanlara zarar vermeyi engellemeyi bir türlü beceremiyoruz ? Şu kısacık konuk dünyada İnsan oğlu hem insanlığa hem de diğer dünya canlılarına zarar vermeyi itina ile başarıyor ve maalesef başarmaya da devam ediyor…
Demir Ökçe
Demir ÖkçeJack London · İş Bankası Kültür Yayınları · 201914,8bin okunma
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.