Çocukluğumuzdan beri yalnızca 'başarılı olmamız' gerektiği öğretildi bize. Eğitim sistemimiz en çok bu duyguya hizmet etti. Liseye girerken, üniversiteye girerken, işe girerken... Ya ödüllendirildik ya da cezalandırıldık. Ödüllerin başarımızın karşılığı, cezalarınsa başarısızlığımızın kaçınılmaz sonucu olduğu anlatıldı bize. Hep önceden belirlenmiş süreçlerle, süreçlerin sonunda ulaşmamız beklenilen başarılarla sınandık. Peki, biz kimdik, nasıl yetiştik ve aslında ne istiyorduk? Kimse bunu sormadı. Bu yüzden başarıya odaklanma fikri korkutuyor beni.