Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

256 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Osmanlı'nın Son 40 Yılında Rumeli Türkleri ve Müslümanları
Kosova'da 2009-2010 yılları arasında Türk Temsil Heyeti Başkanlığı görevini de icrâ eden Albay Saygılı'nın bu eseri yüzyıllar boyu egemen bir güç olarak gerek komşu ülkeleri gerek dünya siyaseti üzerinde nüfuz sahibi olan Osmanlı Devleti'nin, belki de tarihindeki en utanç verici yenilgisi Balkan bozgunu üzerine akademik bir çözümlemeler silsilesinden müteşekkil. Albay Saygılı, kitabın bütününü teşkil eden, kendisinin de beyan ettiği üzere, çoğunluğu akademik neşirlerden vücûda gelen dokuz makale ile Balkan faciası üzerine derin bir çözümleme yapıyor. Kitabın, üzerine inşâ edildiği ana omurga ise yine Albay Saygılı tarafından belirtiliyor: 'Bu kitabın ana tezi, karşılaştığımız felaketlerin bünyede ağır hasar bırakmasının daha ziyade insan kalitesi probleminden kaynaklandığıdır'. Yazara göre, orduların düşman karşısında bozulması dahi sosyal bünyedeki arızaların gün yüzüne çıkmasıdır. Mevzûbahis olunan dönemde milletin yaşadığı ahlâkî çöküntü ve bunalım zâbitinden neferine kadar orduya da sirayet etmiş ve bir mikrobun zamanla insan vücûdunu esir alması misali Osmanlı ordusunu teslim alıp Balkan faciası gibi bir utancı tarihimize nakşettirmiştir. Yazar, Osmanlı coğrafyasının en mâmur parçası olan Rumeli topraklarında diplomatik misyonlar, komiteciler, kilise görünümlü cephanelik ve ihtilâl karargâhları tarafından hedef tahtasına konulan Türk varlığının büyük simâlarını okuyucuya tanıtıyor. Bu simalardan en önemlisi, kitabın büyük bir kısmında da adı geçen merhum Mehmet Ali Paşadır. Müşir Mehmet Ali Paşa, Macarlı lakabı ile de bilinen, Kırım'dan Tunaya dek Osmanlı vatanının çeşitli yerlerinde görev yapmış bir Mareşâldir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi'nden sonra toplanan Berlin Kongresi'ne Murahhas olarak katılan Paşa, Alman delegasyonu başkanı olan Şansölye Prens Bismarck tarafından hedef alınmıştır. Bunda Mehmet Ali Paşa'nın on bir yaşında iken bir Alman gemisinden kaçarak İstanbul'a gelişi ve burada İslâm'ı kabul edip, Bismarck'ın tabiri ile 'Türkleşerek' , devlet ricâli arasında yükselmesi etkili olmuştur. Dönemin Türk devlet adamlarından Mahmud Celâleddin Paşa da bir eserinde Prens Bismarck'ı haklı bulacak ve 'Mehmet Ali Paşa'nın sonradan İslâm'a geçmiş olması Alman Devleti nezdinde itibardan düşmesine sebep olmuştur' diyecektir. Arnavutluk taraflarına memur ı mahsus olarak tayin edilen Müşir Paşa'nın katli, Osmanlı tarihinin en trajik vakalarından sadece bir tanesidir. Mehmet Ali Paşa ismi, Arnavutlar üzerinde olumsuz bir tesire sahiptir. Bunda yaygın bir Arnavut anlayışına göre Mehmet Ali Paşa'nın Berlin'de Arnavut topraklarının Karadağ'a verilmesini savunduğu, Sırbistan ile Rumeli arasındaki araziyi Avusturya'ya terk ederek Müslümanlar arasındaki ilişkiyi kestiği ve dolayısı ile bir hain olduğu iddiası önemli bir etken olmuştur. Memuriyet görevinin icâbı olarak önce Prizren'e gelen Paşa, durumun bir gelişme arz etmemesi üzerine Yakovaya geçerek Arnavut eşrafı Berlin Antlaşması hükümlerine uyulması noktasında ikna etmeye çalışmayı tasarlamıştır. Müşir Paşa, Yakova'da Prizren Arnavut Ligi'nin Yakova merkezi başkanı olan Abdullah Paşa'nın konağında ağırlanır. Yazar tarafından nakledildiğine göre Abdullah Paşa konağı içinde yüzlerce kişinin barınabileceği geniş bir yapıdır. Konakta bulunan silahlı vaziyetteki seksen kadar adam ise Müşir Paşayı korumakla görevlendirilmiştir. Abdullah Paşa konağına yerleşen Müşir Paşa'nın ilk işi nüfuzlu Arnavut beylerini görüşmeye çağırmak olmuştur. Müşir Paşa Payitahta çektiği bir telgrafta Arnavut eşrafının Berlin Antlaşması hükümlerini kızgınlıkla karşıladıklarını ve toplantıyı terk ettiklerini beyan etmiştir. Bu toplantı Müşir Paşa'nın katline giden yolu açmış, Paşa durumun vahim olduğunu anlamış ve bunun üzerine bölgeye asker yollanmasını istemiştir. İstanbul'dan yollanan Yenişehir Redif Taburu'nun silah ve cephaneleri yerel halk tarafından ele geçirilmiştir. Abdullah Paşa'nın konağını ateşe veren halk Müşir Paşayı 16 yerinden vurmak sureti ile katletmiştir. Asilerin ele başlarından Yakovalı Rıza tarafından kesilen Müşir Paşa'nın başı bir sırığa geçirilmiş ve davul zurna çalınarak sokak sokak teşhir edilmiştir. Daha sonra Kaymakam Mahmud Efendi Müşir Mehmet Ali Paşa'nın başını asilerden para karşılığında satın almış ve naaşı ile birlikte defnettirmiştir. Yazar tarafından belirtildiği üzere olaylarda toplam 360 kişi hayatını kaybetmiştir. Bölgeye atadığı memurunun can güvenliğini dahi sağlayamayan Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu zâfîyeti anlatmaya bu misâl dahi yetmektedir. İlerleyen bölümlerde yer alan makalelerde yukarıda da belirtildiği üzere Balkan bozgununa giden yolda Osmanlı halkının yaşadığı ahlâkî çöküntüden bahsolunmuş, ordunun nefer ve zabitlerinin cahilliğinden dem vurulmuştur. Bu durumu destekleyecek mahiyette vakalar Fatih Kerimî gibi dönemin tanınmış simalarının hatıralarından naklediledilerek örneklenmiştir. Başta Üsküp, Kalkandelen, Gostivar, Yakova, İpek, Lima gibi asırlardır Türk yurdu olan kadim Balkan kentlerinin, bozgun esnasında şehrin harp edilmeksizin teslimi için yetkili makamlara telgraflar ve beyanatlar yollamaları ise tarihin Osmanlıya hediye ettiği trajik ölümün muştulayacısı mahiyetindedir. Sonuç olarak 'uğrunda şahsın fedakârlık yapacağı' bir inancı ve ideali olmayan bir toplumda, başka bir deyişle maddi ve manevi insan kalitesizliğinin öldürücü büyük bir bozgun doğurduğu tespiti yazar tarafından yapılmıştır. Albay Saygılı'nın Rumeli Türkleri ve Müslümanları isimli eseri geçmişe gitme tiryakiliği olan geleceği kurma düşündeki bütün eşrafın yol haritasıdır dersek doğru bir kelâm etmiş oluruz.
Osmanlı'nın Son 40 Yılında Rumeli Türkleri ve Müslümanları
Osmanlı'nın Son 40 Yılında Rumeli Türkleri ve MüslümanlarıHasip Saygılı · İlgi Yayınları · 201643 okunma
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.