Ivo Andriç'ten okumuş olduğum bu eser sonucunda ,yazarın 1961 yılında layık görüldüğü Nobel Edebiyat Ödülünü ziyadesiyle haketmiş olduğunu gördüm. Drina Köprüsü, bir kitaptan çok daha öte bir Balkanlar destanı, bir insanlık dersi, bir zulüm öyküsü... Balkanların 400 yıllık tarihine, bölgede yaşayan farklı etnik kökenli halkların kardeşliğine, yaşanmışlıklara ve çalkantılara tanıklık eden Drina Köprüsü, bu eserde aynı zamanda bize dönemin devletlerarası ilişkileri, günlük yaşam faaliyetleri gibi konularda da yoğun bilgiler veriyor. Bosna Hersek'in Vişegrad kasabasında bulunan ve Drina Nehri'nin iki kıyısını birbirine bağlayan bu köprü, Osmanlı Sadrazamı Sokollu Mehmet tarafından, doğduğu topraklara olan vefa borcunu ödemek mahiyetinde Mimar Sinan'a bizzat yaptırılmıştır.Tabi bu, bizim tarih kitaplarından öğrendiğimizce bu şekilde. Zaten koca eserde tek takıldığım nokta da bu kısım oldu, zira Mimar Sinan adı hiç geçmiyor, ara ara Mimar Rade ismine rast geliyoruz. Köprünün inşaası Abid Ağa önderliğinde Tosun Efendi, Antonie Usta ve daha sonra da Arfi Efendi aracılığı ile tamamlanıyor. Balkanlar o dönemde Türk, Boşnak, Makedon, Bulgar, Yunan, Sırp, Hırvat, Arnavut ve hatta çingeneler gibi çok farklı milletten insanlara ev sahipliği yaparak, kozmopolit bir yapı çiziyormuş.Eser sayesinde yine görüyoruz ki, işin içine siyaset girmediği vakit tüm halklar kardeş gibi yaşamakta... Öyle acılara, sevinçlere, zulümlere, katliamlara, soykırımlara ve aşklara şahitlik etmiş ki Drina Köprüsü, kelimelere dökebilmem imkansız. Onlarca sel, isyan, salgın gibi felaketlere, işgallere, savaşlara ve dinamit ile patlatılmaya maruz kalmasına rağmen hâlâ dimdik ayakta duruyor Drina Köprüsü. İnşaasından, 1.Dünya Savaşında tahrip olup onarılmasına kadar geçen süre zarfında, üzerinde yaşanan gerçekleri, tüm çıplaklığı ile aktarıyor bize Drina. Öyle sanıyorum ki, günyüzüne çıkardığı, daha doğrusu bir kesimin bir türlü kabullenemediği gerçekleri bağıra bağıra söylediği için, yoğun eleştiri oklarına da hedef olacak bir eser. Bence tarafsız bir eserdi. Yazarımızın Ortodoks Hristiyan bir Sırp olduğu gözönünde bulundurulursa, eserde Ali Hoca'ya bu kadar değinmesi, yazarın ne denli objektif ve yalın olduğunu bize kanıtlıyor. Zaten Ivo Andriç'in hayatına bir göz atınca da, Avusturya veliahtı Ferdinand' ın Saraybosna'da öldürülmesinin akabinde, "Slavlar Devrimci Kurtuluş Örgütü'' üyesi olduğu için tutuklanıp hüküm giydiğini öğreniyoruz. Mekan tasvirleri, karakter analizleri,barındırdığı efsaneler ve mitolojik masallar, dil ve üslup gerçekten şahane, gerek edebi gerekse içerik yönünden okuyucuyu oldukça doyuran bir eser olduğunu düşünüyorum, en azından benim için böyleydi. Bu kitap aracılığı ile Nobel ödülünü alarak, bir Türk mimarisi olan ecdad yadigarımız Drina Köprüsü'nü tüm dünyaya duyuran değerli yazarımıza da hiç şüphesiz bir teşekkür borcumuz var. Eseri okuyacak olan arkadaşlarımın "Radisav" sahnesini döne döne birkaç kez okumalarını önemle rica ediyorum... ️Türk egemenliği demek...Muhammed dininin birleştiği yıkılmaz, parçalanmaz büyük bir topluluk demekti. Yeryüzünde müezzinlerin müminleri namaza çağırdıkları bütün yerleri içine alan topraklar demekti. ️Ağladıkça, ağlanacak sebepler çoğalıyor. ️Biz, sıradan insanlar , yalnız bir kez ölürüz . Ama büyük adamlar iki sefer ölürler . Birinci sefer bu dünyayı bırakıp gittikleri , ikinci seferde bıraktıkları eserler yıkılıp kaybolduğu zaman. ️Halk, çok kolay masal uydurur ve onu çok kolaylıkla yayar. Bu hikâyelere tuhaf ve ayırt edilemeyecek bir biçimde gerçekler de karışır. ️Her dirhem iyiliğin yanında iki dirhem kötülük vardı. Nefret olmadan iyilik, kıskançlık olmadan büyüklük olmaz. ️Tabiat kanunlarına göre insanlar daima bütün yeniliklere karşı gelirler. Ama bu uzun sürmez. Çünkü önemli olan , hayatın aldığı biçim değil , hayatın kendisidir.

Drina Köprüsüİvo Andriç · İletişim Yayınevi · 20185,6bin okunma

··

44 görüntüleme

AkilliBidik

@akillibidik ·

15 Aralık 2019 09:59

Yine çok güzel bir inceleme olmuş. Tebrikler :)

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Seda