Virginia Woolf'u okumak biraz tuhaf.Gerçekten sıradışı bir anlatım tarzı var.Kullandığı teknik ise bilinç akışı.Türkçe meali karakterlerin içsel dünyasını açık seçik bir şekilde gözler önüne sermek.
Yalnızca bilinç akışı tekniğini kullansa buna eyvallah.Ancak bunun yanında tıpkı anagram bulmaca gibi sözcüklerin yerlerini değiştiriyor zaman zaman da kurguyu parçalara bölüyor.Yani hiçbir şey olması gereken yerde değil.Ee haliyle insanın bünyesinde, yazara bir güzel çemkirmek isteği hâsıl oluyor:Lanet olsun be kadın, bunu neden yapıyorsun?
Kitap ilerledikçe, çok açık konuşuyorum, bir tür bunalıma sevk ediyor okuru.Çünkü siz hangi karakterin tam olarak kim olduğunu idrak edemeden ilerliyorsunuz.Evet yazarın intihar etmesine hiç şaşırmamak gerek!
Tabii ki, bu kurgu, zaman zaman da tadına doyum olmayacak bir hâl alıyor.Çok komik ama, yalnızca kısa bir süre için.Tıpkı bir görünüp bir kaybolan vaha gibi.
Bu durumu şuna benzetiyorum: hani Tv ekranlarında çok sık gördüğümüz buzlama tekniği vardır. İstemeyen görüntüleri gizlemek için, yazar buna benzer bir buzlama yapıyor.Daha sonra bunu hiç tahmin etmediğiniz bir zamanda açıyor.Siz de o sırada gözlerine fener tutulmuş bir tavşan gibi olduğunuz yere mıhlanıyorsunuz.
Daha somut bir şekilde okurken neler hissettiklerimi tarif etmem gerekirse: Gaydiri gubbak Cemile'm şarksını dinlemek gibi bir şey.Sözler belki size anlamsız gelebilir ama müzik sizi yine de etkiler.