Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Yüksek derecede -----spoiler---- içerir. Zeynep Cemali'yi Üniversitede "Çocuk Edebiyatı" dersinde keşfettim. Üniversite derslerine dahi konu olan böyle değerli kitapları 1000kitap okuyucuları neden bu kadar az okuyor, az okutuyor bunu anlamıyorum. Üniversite notlarından... Zeynep Cemali Çılgın Babam kitabında kendi çocukluk ve genç kızlık döneminde ailesiyle, ama özellikle babasıyla yaşadıklarını ve babasının yaşamındaki önemli yerini paylaşır. Yazarın bebekliğinden başlayarak genç kızlığına uzanan bir çizgide, baba-kız ilişkisinin bir kızın yaşamında ne denli önemli olduğunu da gösteren anılar demetidir. Zeynep’in babası İstanbul Kapalıçarşı’da dükkânı olan bir esnaftır. Çevresinde sevilen ve sayılan biri olan baba, kızı Zeynep’le özellikle ilgilenmekte ve onun oyun zannettiği bir takım yaşam deneyimleriyle kızını hayata hazırlamaktadır. Yemek yemesinden başlayan ve birlikte alışverişe uzanan çizgide baba, kızının hem kendisini önemli hissetmesini sağlamakta, hem de insan ilişkilerine hazırlamaktadır. Yaşadığı ekonomik zorluklara karşın babasının insanlara ve yaşama bakışı, Zeynep’e yoğun bir yaşam birikiminin aktarılmasıdır. Zeynep bunları babasının yanında, ama onun ders vericiliğinde değil, onunla paylaşılan yaşam içinde öğrenir. Zeynep, babası tarafından hep önemsenmiş, sevgiyle sarılmış ve bu sayede yaşam direncine sahip bir birey olmanın mutluluğunu yaşamıştır. Zeynep Cemali, romanında kendi babasını anlatırken, otoriter değil eşitlikçi, talep eden değil paylaşımcı, geleneklerini sürdürürken bile modern olmayı beceren bir baba tipi çizer. İstanbul kentinde doğmuş, kentliliği içine sindirmiş, ama bunun yanında geleneklerini de sürdürmeyi becerebilmiş sevgi dolu bir babanın sıcaklığına ve onun anısına saygı amacıyla yazılmış bir roman durur karşımızda. Cemali, baba figürünü aktarırken, bu figürün yapmacık olmamasına dikkat eder. İnandırıcı bir baba figürüyle karşılaşır okur. Bu baba figürü, kızıyla kurduğu ilişkide onun kişilik gelişimine olumlu etki edecek ve bir birey olmasını sağlayacak davranışları öne çıkartır. İlişkide öne çıkartılan davranışlar kızının kendine bağımlı bir varlık olmasından daha çok, onun, kendi başına ayakta durmasını sağlayacak deneyimleri yaşatmak olarak yansır. Bu da, birey olmanın ön koşulu olan karar verebilme yeteneğini, kendine saygıyı ve güveni geliştirir. ... Babam annemin söylediği gibi üşütük müydü, bilmem. Bana göre cin gibi, usta bir oyun kurucuydu. Onun oyun hamuru da, topacı da, yoyosu da bendim. Mıncıklanırken, döndürülürken, avucunun içinde sağa sola atılırken, hep şen kahkahalar atardım. Annemin ağzıma tıkıştırdığı sebze çorbasını püskürtür, oysa babamın uzattığı kaşığı yalar yutardım. Beni uyutmakta da üstüne yoktu onun. Hamsiyle uskumrunun koca yunusu bulmak için yaptıkları yolculuğu dinlerken daldığım düşlerde okyanusları aşardım. Babam alışverişe giderken beni omzuna alırdı. Manavın önüne geldiğimizde, başını hafifçe yukarı kaldırıp sorardı: “Ne dersiniz, cem; iki kilo ıspanak yeter mi?” Kasaba girdiğimizde beni omzundan indirir, “Bizim Ece’nin canı külbastı çekmiş. Uygun bir şeyler hazırlayıver, ustam,” derdi. Kendimi gerçek bir ece gibi hisseder, tahtımdan egemenliğim altındaki ağaçlara, kedilere, uçan kuşlara ve insanlara kurumla bakar, keyifle emziğimi emerdim. Luk lukluk... [...] Dört yaşıma geldiğimde artık güreş tutuyorduk. Anneannemse bu hâlimize ifrit olurdu. “Çocuğun kolunu bacağını çıkaracak ayol! Bu adam deli!” diye söylenmesine aldırmazdık. Babam beni altın beşikte sallayıp, bal kaymakla beslese bile yine de ona yaranamazdı. Bunu ikimiz de biliyorduk. Sevilen ve seven bir kızdım ben. Oysa, son günlerde çevremdeki herkes fena hâlde canımı sıkmaya başlamıştı. Hepsi de emziğime takmıştı kafayı. Koca kız olmuşum, o ağzımdaki yakışmıyormuş, falan filan. Bu konuda sesi çıkmayan yalnızca babamdı. Asıl planı, sinsi sinsi onun yaptığını bilemezdim elbette! Sıcak bir yaz günüydü. Babam ve ben, Kurbağalıdere'den sandalla çıkmış, Moda Plajı'nın önüne gelmiştik. Babam paslı çapayı salar salmaz hemen denize atladı. Onun suyun yüzüne çıkmasını beklerken, emziğimi ağzımdan çekip, mayomun içine tıkıştırdım. Sandalın kenarına oturup, ayaklarımı suya sarkıttım. Babam görünür görünmez de kendimi suya bıraktım. Daldım çıktım; ayaklarımı çırptığım için oluşan köpükleri seyredip, kahkahalar attım; plajın tahta iskelesinden babamın kollarına atladım... Güneş tepeye vardığında, eve dönüyorduk. Ellerim babamın kollarında, soluğu ensemde, onunla eğilip kalkarak kürek çekiyordum. Caddebostan kıyısındaki Sadık'ın kahvesine yaklaşmak üzereydik. “Yakında tavşana benzeyeceksin,” dedi babam. “Dişlerin dudaklarından dışarı fırlayacak.” Bu da nereden çıktı, diye düşünerek, emziğimi ağzımın içinde bir tur döndürdüm. Hayvanat bahçesinde gördüğüm gri-beyaz ve alacalı renklerdeki tavşanları anımsadım. Dişlerim birbirlerine kenetlendi. Eve gidene kadar ağzımın içindeki lastikle oynayıp düşündüm. Yaz günleri mutfağımızın bahçeye açılan kapısı hiç kapanmazdı. Hızla içeri daldığımı gören annem kaygıyla sordu. “Ne oldu?” Babam ona yanıt verirken, ben çoktan annemlerin odasına varmıştım. Tuvalet masasının önündeki pufa çıkıp, ağzımdaki emziği çektim. Yüzümü iyice aynaya yapıştırdım. Tavşanlar hep gözümün önündeydi. Yanaklarımı içeri çekerek, dudaklarımı büzdüm ve tıpkı onlar gibi oynattım bir süre. Büzülmüş dudaklarımdan fırlayacağını öğrendiğim kazma dişlerimi düşlerken, babamı gördüm. Kapıda dikilmiş gülümsüyordu. Onu fark ettiğimi görünce, yanıma gelip beni kucağına aldı. Pufa oturduktan sonra beni de dizine oturttu. “Biliyorum, emziğinden ayrılmak sana zor gelecek.” Elleri saçlarımda geziniyordu. “Sen de biliyorsun, onu sonsuza dek ememezsin. Bir gün fırlatıp çöpe atacaksın.” Çenemden tutarak başımı kaldırdı ve gözlerimin içine baktı. “Oysa, onu denizkızına armağan edebilirsin,” dedi. Denizkızı!... Emziğimi, düşlerimin bir numaralı arkadaşına armağan etmek!... Boynumu büktüm, "Bu olanaksız,” dedim. “O, deniz dibi mağarasında yaşıyor.” “Olsun,” diye yanıtladı babam. “Sen karar verirsen, söz veriyorum; deniz dibi mağarasının kapısına kadar gideriz.” Kuşkuyla baktım babama. "Buralarda deniz dibi mağarası yok,” dedim.
Çılgın Babam
Çılgın BabamZeynep Cemali · Günışığı Kitaplığı · 2004170 okunma
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.