Erdal... Recep...Erre...
Yazarın okuduğum ilk kitabı ve tanıştığıma gerçekten çok memnun oldum, her zaman söylüyorum bu uygulama olmasa bu kadar çeşitliliği bir arada bulamayacaktım, belkide
İsmail Güzelsoy ile hiç tanışmayacaktım, dikkatimi çekmeyecekti.
Kitabı hangi cümlelerle tarif edeceğimi bilemiyorum ama okurken beni benden aldı yazarın anlatım tarzı, kelimeleri kullanma şekli, duygular akıyor, sizi sarıyor ve boğazınız düğüm düğüm oluyor, ama öyle acıklı cümlelerle ya da standart duygu aktarımı değil, bambaşka bir tadı vardı kitabın.
Recep ve vefat eden teyzesinin oğlu Erdal'in kardeşlik bağını anlatıyor, bu kardeşlik o kadar naif,o kadar güzel ki, herkese nasip olmaz dedirten cinsten.
Iki bedende,bir ruh gibiler, ayrı yapamayan ve ayrı olduklarında eksilen iki insan, kayboluslari ve birbirlerini buluşları, kendi yollarına gitmek istemeleri ama gidememeleri... Ve bir de Filiz karakteri var ki kitapta çok sağlam bir kadın karakter, recep'in hayat arkadaşı, ilk ve son aşkı...
Bazı kitaplarda yaşanır ya ne anlatılıyor? sorusunun cevabı düğümlenir kalır boğazınıza,
Süslü Hatıralar Sahnesi öyle bir kitap, anlatilabilen değil sadece okunabilen bir kitap.
Sevgiyle kalın, keyifli okumalar dilerim herkese