Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Bunalım ve Cesaret
Bunalım, elinde bütün kozları tuttuğu halde oyuna girmeyi reddetmektir. Cesaret ise, elinde hiçbir koz olmadığı halde oyuna girmeyi kabul etmektir. Bu tanımlamayı geçerli sayarsak hayatın bir tür kumar olduğunu hesaba katmış olacağız. Bir Müslümanın hayatı kumar olarak görmesi sağlıklı bir düşünme yolu olamaz elbet. Ama garip bir dünyada, daha doğrusu tuhaf, çarpık, kanamalı bir dünyada yaşadığımız gözönüne alınacak olursa aktif hayatın oynanan bir kumar olduğu düşüncesini de yabana atamayız. Çünkü Batı medeniyetinde görüyoruz ki birçok değerli, has insan köşesinde sakin ve çekingen bir yaşama biçimi benimsemiş iken, birçok şarlatan, birçok değersiz müsvedde meydanda cesaretle at oynatıyor. Böyle bir durumda ister istemez ortada bir oyun olduğunu, bu oyuna girenlerin elinde kozu olmayan cesurlar ve bu oyundan kaçanların da elindeki kozu ortaya sürmekten imtina eden bunalımlılar olduğunu düşünmek zorunda kalıyoruz. Cesurların haklı oldukları taraf oyundan kaçmayışlarıdır. Bunalıma düşenlerin haklı oldukları taraf ise bu oyunun kurallarına bağlanmayı reddetmeleri, bir oyuna gelmeyi küçültücü, bozucu, ahlâk dışı bulmalarıdır. Her iki tarafın da haklı olduğu yönler varsa meselenin doğru çözümüne ulaşmak nasıl mümkün olacak? Ne yapmalı ki, itin önünden otu alıp ata, atın önünden eti alıp ite vermeyi başarabilelim? Bütün mesele galiba oyunun cinsini tesbit etmede, hangi oyunun oynanması gerektiğini seçmede. Yani tartışılacak olan oyunun kendisidir, onun nasıl oynanacağı değil. Oyun dış yüzünden bakılınca birbirinden ayırdedilmeyen ve fakat öteki yüzünde değerleri belli olan (ve bu değerleri ancak herkesin kendinin bildiği) kartlarla mı oynanacak? Yoksa pulların ortada olduğu, ama o pulların hareketinin atılan sayıya bağlı olduğu zarlarla mı oynanacak? Veya piyonların, atların, kalelerin, vezirlerin ve şahın hareketlerinin belli usüllerle kayıtlı olduğu ve her hareketin açıkta cereyan ettiği dama tahtasında mı oynanacak? İçinde yaşadığımız medeniyet toplumsal kurumları, çalışma ve yaşama şartları, kitle iletişim araçları, çevre ve uluslararası ilişkiler bakımından bir kapalı kart oyununa fazlasıyla benzemektedir. İnsan olarak bile dış görünüşümüzle iç yüzümüz birbirinden farklı. Ne olduğumuz gibi görünebiliyoruz, ne göründüğümüz gibi olmak şansına sahibiz. Yığınla: içinde yaşıyor, yani piramidin tabanına yakın yerlerde isek esen rüzgârlarla savrulmak zorundayız. Piramidin tepesine yakın ise yerimiz, o zaman bazı rüzgârları estiremezsek yerimizi koruyamayacağımızı biliyoruz. Her iki durumda da kartların yalnızca rakamsız, resimsiz yüzünü görebiliyoruz. Ne karşımızdaki elimizi biliyor, ne biz onun elinden haberdarız. Ama yaşıyoruz yine de. Çünkü kartlar dağıtıldı. Bütün gayretimiz bu kart oyununu terketmek, bunun yerine zarları atabileceğimiz bir oyunu ikame etmek belki. Hiç olmazsa o zaman zarı atmak ve ustalığının seviyesine: bir oyun çıkarmak imkânına ulaşırız diye düşünüyoruz. Bu yüzden diplomalar, servetler, şöhretler peşinde koşuyoruz. Zarlar yere düştüğünde yüksek bir sayı tutturduysak o sayıların oyununu oynayacağız. Bu durum biraz daha ferahlatıcı bir öncekinden. Ama bir zamandan sonra ötekinden farkı kalmıyor. Çünkü artık zarlar atılmış bulunuyor. Oyunu kumar olmaktan çıkarmak, onu bir ustalık, karşılıklı saygıya dayanan bir zekâ gösterisi, bir manevra kıvraklığı, bir hayat mühendisliği, sonrasını görebilme yeteneği ve tahmin gücü olarak Fıiliyata sokmak isteriz en sonunda. Yani kartlar açık oynansın, kimse zar tutmasın ve nihayet oyunun başında bütün taşlar belli bir düzende herkes için eşit dizilsin isteriz. Dünya hayatı bir oyun, bir oyalanmadır, bunda kuşku yok. Ama medenî hayat bu oyunu bir kumar haline getirmiş. Kumarda ise blöf, hile ve hasmını yıldırma ağırlıklı bir yer sahibi. Tartışmamız oyunu ortadan kaldırmak üzere değil, oyunu esasa bağlamak, hileyi “çare” kılabilmek üzerinedir. Cesaret kozları elinde tutanın, bunalım ise aldatmaya çabalayanın payına düşsün. Olacaksa mücadele, bu esaslar çerçevesinde olsun.
Sayfa 467Kitabı okudu
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.