Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

374 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
Okumaktan ziyade beraber yaşayacağınız, size yoldaş olacak bir kitap. Bir karakterin hayatı, günlük yaşamı, aşkı, sevgisi veya cinselliği bu kadar mı başarılı bir şekilde okura verilir de kitabı okumaktan ziyade okurla beraber yaşatılır. Vatanabe daha ilk sayfadan sizi bir hüznün, burukluğun hatta yaşama sevincinin içine alıyor. Hemen hemen her bir paragrafında bir duyguyu yaşıyor, o duyguya ait düşünüyorsunuz. Okumadığınız anlarda ise Midori’yi, Naoko’yu ve Vatanabe’yi merak edip, kitabın eksikliğini hissediyorsunuz. Kitap bittiğinde ise üzülüyorsunuz, nasıl ve ne şekilde kitaba ve karakterlere bağlandığınızı kendinize açıklamak ise inanın zor oluyor. Karakterlerin başından çok büyük olaylar geçmiyor, çoğunluk olarak günlük olayları ve günlük olayların arasına serpiştirilmiş kitabın ana konusunu okuyoruz ve inceden inceye kitaba, karakterlere bağlanıyoruz. Sanki kitabın içindeki oynanmamış, gündelik cümlelerin içindeki bir sihir insanı etkisi altına alıyor. Kitapta aslında ana mesaj olarak verdiği Japonya’daki intihara meyilli olan gençler ve intihar etmeleri diyebiliriz. Kitapta birçok karakterin ağzından intihar kelimesi geçiyor ve bazıları da gerçekten intihar ediyor. İntihar, kitap boyunca farklı karakterler tarafından farklı şekillerde karakterlerine göre yorumlanıyor. İnternette kısa bir araştırma yapınca da Japonya’daki intihar oranlarının özellikle gençler arasında ne kadar çok olduğu bilgisine kolaylıkla ulaşmak da mümkün. Yıllık 30 bin gibi bir rakam söz konusu, gerçi bu rakam son zamanlarda artmış, kitabın yazım yılı olarak ve konusunun da yazım yılına göre daha eski zamanlarda geçtiğini düşünürsek Murakami belki o zamanlardan bu rakamı ön görerek kaleme almış olabilir veya direkt olarak bulunduğu zamana da dikkat çekmek istemiş olabilir. Murakami aslında iki farklı türün tek bir yazarı. Ya romanlarında masalsı fantastik ile gerçeği harmanlayarak ortaya bir eser çıkartır ya da hayatında bir takım sorunları olan bir kişiyi son derece yalın bir dille hüzün ve burukluğun içinde anlatır. İki türlü eserlerinin de lezzeti çok iyidir, ikisinden de farklı damak tatları olarak tadını alırız. İki farklı türde yazdığı romanlarının ortak noktaları olarak da her bir eserinde bize güzel müzik listeleri vermesi diyebiliriz, biliyoruz ki Murakami yazarlığa başlamadan önce caz bar da işletmiş ve bunun için de müzik tutkusunu ve kalitesinin de ne kadar güvenilir olduğunu şüphesizdir. Her kitabında bizlere yeni müzikler kazandırıp, en azından ben romanlarında sürekli Sporify ve YouTube ikilisini kendime yoldaş ederim. Bir başka ortak noktası ise roman içindeki kediler diyebilirim. Murakami kedisiz bir yaşam düşünemediğini de bir röportajında dile getirmiş ve bunun için de birçok romanında kedilere yer vermektedir, hatta 1Q84 romanında ise kedi şehri diye kedilerin hâkim olduğu bir şehir varken Sahilde Kafka’da ise kedilerin dile geldiği, özellikle yaşadığı zorlukları anlattığı bölümler de mevcuttu. Son olarak söyleyeceğim ortak nokta ise karakterlerin yalnızlığı ve romanlarının özellikle karakterleri için cinsellik içermesi. Evet kulağa belki hem karakterlerin yalnız olması hem de cinsellik içermesi garip gelebilir ama romanları okuyunca bu durum anlaşılır hale geliyor. Murakami’yi tanımak, kitaplarını okumak, karakterleri ile beraber yaşamak büyük bir ayrıcalık.
İmkansızın Şarkısı
İmkansızın ŞarkısıHaruki Murakami · Doğan Kitap · 201810,6bin okunma
··
461 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.