Amacım, on dört yaşın nasıl da savunmasız bir yaş olabileceğinin altını çizmek. Ne tam olarak çocukluktan çıkmışsınızdır ne de bir yetişkinsinizdir, ne olduğunuzla ne olacağınız arasında sürekli gidip gelirsiniz. Örneğin ben, Birinci Lig’de oynamaya hakkım olduğunu düşünecek kadar küçük, ama Tanrı’nın varlığını sorgulayacak kadar büyüktüm.