(Can Yayınları baskısından okuduğum bu) Kitapta yer alan yedi öykünün tümünde o klasik Stefan Zweig tadını hissettiğimi söyleyebilirim -- harika betimlemeler ve psikolojik tahliller anlatıma yine her anında eşlik ediyor.
Gerçi öykülerdeki kahramanların hemen hepsi yalnız, takıntılı, depresyonda karakterler, dolayısıyla okuyucu da öyküleri olumsuz duygular eşliğinde takip ediyor. Ama ne yapalım, belki de bu Zweig sevmenin bir bedelidir, yani okurken ekseriyetle negatif duygu selleri yaşamak.
Kitapta yer alan öykülerden beni en çok etkileyeni “Leporella” oldu. Sosyalleşmemiş insana dair anlatılar bana zaten öteden beri ilginç gelmiştir, bu anlatılara bir örnek sayılabilecek bu öyküde Zweig bu asosyal/kaba/vahşi halleri nefis betimlemiş. Ayrıca "Amok Koşucusu" ve "Bir Çöküşün Öyküsü" 'nü de beğendim.
Okunmamış öyküsü kalmayıncaya kadar Zweig okumaya devam.