Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

MEHMET AKİF VE ARUZ Rahmetli Mehmet Akif hakkında edip ve şairlerin ittifak ettikleri bir nokta da onun aruz üzerindeki mutlak hâkimiyetidir. Şimdiye kadar aruz vezniyle şiir yazan Hiçbir şairimiz üstadın o vezindeki kat’i saltanatına eremedi. (Süleyman Nazif) merhum diyor k i : ≪Zebur sahibi Peygamber Davud Aleyhisselamın yedi icazında ahenk ne idiyse, Safahat şairinin desti ibdaında kelime ve aruz da odur. Usul ve kavaidini bilmediğim ve fakat kırk seneye karib bir zamandan beri naz ve kahrını çektiğim (Efail ve tefail) in bazen ne kadar serkeş, ne kadar mütereddit olduğunu bilirim. İhtimal ki Mehmet Akif de bu melekeyi ihraz için uzun seneler çalışmış ve yorulmuştur. Fakat (Buse fal) İskender’in azmi sebatına nasıl mukaadı olduysa, tevsen-i aruz da Safahat sahibinin iradesine öyle teslim-i inan etti. Nesirlerimize bile gıpta aver olacak selaset-i ifade ve suhulet-i beyan şairin manzumelerini emsalinden tefrik ve temyiz eder. Suhulet mi? Heyhat!.. Meslekten olmayanların su gibi okudukları o mısralar, meslekten olanların pek çoğunca mumteniul’ibda’dır... — Esere methal olan mükâlemede, lisanımızın son tekâmülü ve kabiliyeti inşatıyla o serkeş aruzun Mehmet Akif gibi bir üstat elinde ne kadar munis ve mülayim hale geldiği görülür. Bunlardan başka muhavere seraba şiirdir; Seraba zarafet ve letafet...≫ Akif şiirlerindeki bu dupduru ve çok akkın vezni ve ahengi buluncaya kadar kim bilir ne derece uğraşmıştır. Eğer Safahatındaki şiirlerinden önce yazdığı eserlerini elde etmiş olsaydık bunu daha iyi anlardık. Mamafih, Safahat’ındaki ilk ve nispeten İptidai şiirleri de bu hususta bir fikir verebilir. Akif bey, şiir ve sanatta olduğu gibi, vezin ve ahenkte de mütemadiyen ilerlemiştir. Mesela: Birinci ciltteki (Dervas) ile diğer şiirleri arasında derece derece tekâmüller göze çarpar. İşte, Akif’in en çok okunan bir şair olması sebeplerinden biri de budur. Onun şiirlerini okuyanlar imale gibi, zihaf gibi, tenafür gibi takıntıları görmeden, sezmeden emniyet ve zevk ile yürüyebilirler. Mehmet Akif’in aruzu sakin havada gah ağır, gah süratli uçuşlar yapan, bazen iki büyük kanadını dümdüz açarak, hakimiyetle süzülen ve olduğu yerde duran, bazen da kendisini boşluğa atıp, tekrar uçuşlar yapan, harikalı bin bir marifet gösteren kartala benzer. Kuvvetli pazısının, pehlivan bünyesinin alaturka güreşlerde gösterdiği oyunlu maharetleri üstat, olgun melekesiyle, ince zekâsıyla daha çok aruzda göstermiştir. Bir Mahalle ilmühaberini, bir Çıngıraklı ilali, bir Eşek masalını, bir Kırağısı hikayesini pürüzsüz ve akkın nesirden daha selis bir surette şiire, nazma çeken Akif artık aruzda kimseye işleyecek, oynayacak bir yer bırakmadı. Onun kelimeler üzerindeki hakimiyetini, aruzdaki saltanatım, şiirlerindeki selaseti, sadeliği, düzgünlüğü, akkınlığı görenler, sandılar ki: ≪Bu eserler dümdüz birer nazımdır, onlarda şiiriyetten bir şemme bile yoktur!≫ Halbuki, Akif’i inikat edenlerden Hiçbiri o eserlerin bir kısmını olsun henüz meydana getiremediler ve bu gidişle getiremeyecekler de... Mamafih, Milli veznimizin parmak sayışından daha kolay bir vezni aruzu : — İşte bizim asıl veznimiz budur, diye herkese okutan bir adama kim eş olmak ister?! Bu, bir tenezzül değil mi?! Bütün eserlerini aruz vezniyle yazmış olan üstadın hece veznimiz hakkında ne düşündüğünü anlamak elbette bir meraktır. Kadıköy’de, (Şark musiki cemiyeti) karşısındaki bir evde oturuyordum. Tedavi altında idim. Üstat Üsküdar’daki evinden her gün kalkar, yaya olarak lütfen hastalığımı ziyarete gelirdi. Bir gün ona aruz ve hece vezinlerindeki yazılarımdan bir kaçını okudum. Tevazuu icabı olarak beğendi. Maksadım hece vezni hakkındaki düşüncesini anlamadı. Dedim ki ; — Bizim gibi acezeye de böyle hece vezni yakışır. Derhal cevap verdi: — Hayır hayır, vezin bir ölçüdür. İş o ölçüye intibak edebilmekte ve şiir yazmaktadır. Ben hece vezniyle çok güzel eserler okudum. Söz hayide olduktan sonra onu aruza çeksen de boştur, heceye koşsan da. Evet, aruzu beceremeyenler parmak hesabına kalkıyorlar amma, bir çoğunun yazdıkları şiir olmaktan uzak düşüyor. (Yunus Emre) ne kudretli bir hece şairidir. O aşık, yüreği yanık adamın, o koca Türkün bir çok şiirleri hafızamdadır. Son zamanlarda hece vezniyle yazan bazı gençler var, muvaffak olacaklar gibi görünüyorlar. Sordum: — Kimdir onlar? Üstat? Dedi ki : — Ankara’dan siz de tanırsınız. Üstat sözüne devam etti; — Ben şiir telakkisinde şekle o derece itibar edenlerden değilim. Vakıa, kendi yazılarımda biraz müşkülpesendim. Fakat, ben o yazıları şiir addetmiyorum ki... — Estağfurullah. — Yok yok, öyledir. Bir eser hem şiir olmaz, hem şekilden, kaideden mahrum bulunursa berbattır. Bunun aksini al; Şekil de, sanat da dürüst oldu mu, oh ne güzel! * Üstadın eski bir (Musahabe-i Edebiyesinden) : — Bizim nazmımız acem vezinlerine tabi olduğu için her istediğimizi kolayca söyleyemeyiz. Şairlerimiz ekseriya zarureti vezin denilen hastalıktan vefat ederler! — Acem veznini asırlardan beri işleye işleye bu günkü derecesine getirmişiz. En muktedir şairlerimiz bu vezni büsbütün terk edip de hece vezninde bir çok eserler meydana getirmedikçe arkanızdan kimse gelmeyecektir! — Elimizdeki vezin vakıa dar, lakin size söyledikleri kadar değil.
·
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.