Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kendi dilinden Gündüz Vassaf
BEN Ufaktım. Yaşadığım bir şeye yetişkinlerin inanmadığını, annemin de yanılabilecegini fark edince çok şaşırdım. Kendimi tuttmayıp uzun süre güldügümü hatırlıyorum. Dokuz yaşındayken insandan korktum. 6 Eylül 1955'ti... Annemle oturduğumuz evin kapalı kepenklerinin arkasından gizlice gözetlediğimiz 50-60 kişi evimize saldırıp saldırmamaya karar veremiyordu. Neyse ki o gün öğretmenimizin sınıfta hepimize bellettiği "Kıbrıs Türktür" ibaresini bahçede duran otomobilimizin üstüne beyaz tebeşirle yazmıştım. Gittiler. Başka yerleri yağmaladılar. Yatılı okula gittikten birkaç ay sonra kedimin öldüğünü öğrenince anladım yalnızlıktan, sevgisizlikten ölünebileceğini. Psikoloji bölüm başkanı tezimi türkçeleștirmemi istediği zaman, buna karşı koymadım. Bir yerlere varabilmek için kabullendiğim ilk otosansür buydu. lçindeki kimi kelimelerin ne anlama geldiğini bilmediğim bir “bilimsel" tezim var şimdi. Hep de olacak. Stajyer olarak çalıştığım psikiyatri servisinde yatan oğlunun ceplerini gizlice karıştırırken bulduğu haşhaşı servis şefine titreyen ellerle teslim eden anne, akşam aynı profesörün kendi evinde bize aynı haşhaşı ikram ettiğini görmedi tabii, ama ben artık meslektaş olmuştum. 12 Eylül Darbesi'nden sonra, üniversitede kalabilmek için kimi sakalını kesti, kimi eski akademik çalışmalarını gizledi. Yeni düzene ayak uyduramayanlar teker teker istifa etti. Biri de bendim. Boğaziçi Üniversitesi'nden ayrıldım. “Öğrencilerimi" özlüyorum. Bir kez "torpil" yaptırdım – oğlum TC vatandaşı olabilsin diye. Hem de Atatürk'ten.Londra'daki TC Başkonsolosluğu'nda bana "Evli değilsin," dediler, "oğluna nüfus kağıdi veremeyiz. Üstelik soyadın Arapça; Soyadi Kanunu'na aykırı. Nasıl alabildin bu soyadını?" Görevliye arkasındaki devasa Atatürk portresini işaret ettim: "Rahmetli babamin akrabası olur, herhalde onun sayesinde," dedim. Akan sular durdu: Oğlum TC vatandaşı oldu. Hakkıydı. Daha birkaç yıl önce, uzun uzun düşünüp en zararsız mesleğin itfaiyecilik olduğuna tam kanaat getirmiştim ki, elinizdeki kitabın kapak resmini yapan Mehmet Nazım'dan Fransa'da kimi itfaiyecilerin kahraman olabilmek için, önce gizlice orman yangını çıkartip sonra da söndürdüklerini öğrendim. Son yıllarda pek bir şeye karışmıyorum. Ama, olanla da yetinemediğimden, ara sıra yazmaktan alıkoyamıyorum kendimi.Bana da sormuş olsalardı, “Kapatılan Eskişehir Cezaevi ne olsun?" diye, "Içi boydan boya aynalarla donatılmış bir müze olsun" derdim.
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.