Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Yaşam kentlerde şimdi!" diyor Emin Bey. "Evlerin içinde akar su, ışık, sıcak sulu banyo, sıcak sulu mutfak... Ama şehirde ona göre gelirin olacak! Gelirin yolu da belli, kafayı çalıştırmak! Kafayı çalıştırdın mı çok iş var. O zaman oluk gibi akar para! Köylüler öyle mi? Taş devrinden kalma yemekler, tunç devrinden kalma yataklar, fitilli lambalar... Kağnı, karasaban, kuyu suyu, tuluk suyu... Geçmiştir artık bunların çağı! Boşuna beklemeyin buraları! Vakit geçmeden bir yolunu bulup kentlere sokulun. Dünya kırk kulplu kazan, bir kulpundan tut sen de kazan... Burda kadınlarınız görgüsüzlükten, erkekleriniz bilgisizlikten imanınız gevriyor!" Kır Abbas sözünü sakınmıyor hiç. "Ne yaşam var kentlerde? Varsa size var! Ne geçiyor eline bizden oraya gidenlerin? Ne olabiliyorlar? Kapıcı, çöpçü, hizmetçi! İstanbul, Ankara'daki avratların sidikli donunu paklayıp apartman yapılarını, garajları, caddeleri bekliyorlar. Sırtlarıyla taş çekip apartman yapıyorlar. Ama içine girip oturamıyorlar. Bekledikleri dükkânların hiçbiri kendilerinin değil. Pakladıkları donlar, bulaşıklar başkasının! Biz dünyaya çöpçü, hizmetçi olmaya mı geldik Emin Bey'im? Burda acımdan ölürüm, gitmem o domuz kentlere ki çöpçü olayım! Diyorsun ki taş devrinden kalma yemekler, tunç devrinden kalma fitilli lambalar, kağnı, karasaban, tuluk... Senin bir şeyden haberin yok ki Emin Bey'im! Yazıyorsun iki çizik, alıyorsun bin, iki bin! Bizim bu kurak topraklarda yediğimiz yemekleri bulamayanlar da var! Yataklarımızı dersen, iyi kötü biz yatarız be efendim! İyisini buluncaya kadar kötüsüne eyvallah! Diyorsun ki fitilli lambalar! Tuluk suyu demene de karşılık vereceğim. Tuluğun değerini bilen bilir. Ondan sonra buyuruyorsun, komşular köyü bırakıp kente yörüsün! Yörüyene dur deyen yok zaten! Ama köyler boşalmasın! Köyler boşaldı mı, hepimiz boku yedik! Ulusun milletin beşiği köyler değil mi? Bu kaynağı kurutup nerde üreteceksin milleti? Köyü söndürdün mü memleket söner Emin Bey'im! Elleme giden gitsin, yörüyen yörüsün; ama kaynak kurumasın! Daha o gidenlere seviniyoruz biz. Neden deyecek olursan, okuyup mâmir oluyorlar. Hiç olmazsa bizim dilimizi biliyorlar. Biz de onların dilini biliyoruz. Baksana şu hallerimize. Kadastro! Ne demek kadastro? Meteoroloji rasat cihazı? Nedir bu? Irıza söyler, kasabada bir dairenin kapısında Malarya Eradikasyon yazıyormuş! Emin Bey'im biz Türk'üz hamdolsun! Dilimiz de Türkçe. Bize diyorsun ki kadınlar görgüsüz, erkekler bilgisiz. Bunu kabul etmiyorum! Biz kendi görgümüzü, bilgimizi biliriz. Hem iyi biliriz. Ama sizin görgüleri bilmeyiz. Siz de bizimkileri bilmezsiniz. Bak, yere bağdaş kurup oturabildin mi? Biz diz bile çökeriz. Masa, sandalye deye tuz yumurtlattın Battal'a. Dal öğlen bir saat uyumadan edemiyor hiçbiriniz. Uyku dediğin geceye mahsus. Ee, hani görgülüydünüz? Sen sade kendi görgünü biliyorsun. Ama senin görgün mü iyi, benim görgüm mü, orası ayrı. Sen Gazi Kemal'i duydun, ben gördüm! Memleketin efendisi köylüdür deye neden dedi Gazi Kemal? Çünkü Kurtuluş Savaşı'nı köylülerle kazandı! Eğer varsa, yarın cennete de köylüler gidecek önce. Neden? Çünkü köylüler sade kendilerinin değil, tüm milletin ekmeği için çalışır! Bir var ki, harp darp, sonra da seçim saçım, ağalar beyler anasını sinkaf etmiş köylünün, belini doğrultamıyor o yüzden!"
Sayfa 238 - Literatür Yayınları, 16. Basım (2007)Kitabı okudu
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.