Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

80 syf.
10/10 puan verdi
29 Haziran 1931: Sevim Burak: “SİZ BÜYÜTMÜŞSÜNÜZ BÖYLE KALP DOĞUŞTAN OLMAZ"Türkiye Yahudilerinden çıkıp geniş toplumda ünlenmiş, Türkiye edebiyatına damgasını vurmuş olan Sevim Burak’ı yeterince tanımıyor, onu bir sonraki nesillere anlatamıyoruz. Deneysel tarzı ve bilinç akışını ustaca kullanışıyla bilinen Sevim Burak kimdir? Edebiyatında ve hayatındaki amacını açıklarken Burak şöyle diyor: “Yaşamla aramdaki bağları koparmak; imgesel bir yaşam yaratmak yeniden. Günün her saatinde bunu düşünüyorum.” Burak'ın hem bir kadın hem de Yahudi kökenli bir birey olarak topluma entegre olamaması, toplum tarafından kendine yönelen normalleştirme pratiklerini reddetmesi, onun öykülerinde dilin içerikle olan beraberliğindeki "semiotic" çıkışlarla kendini göstermektedir. Kimi zaman cümlelerin ya da paragrafların tire(-)' ve 'eğik çizgi (/)'lerle ayrılması biçiminde ortaya çıkmakta, Türk kültürü içinde yer bulamamaya ve ataerkil yapı içinde özgürleşememeye karşılık gelen bir isyan biçiminde öyküleri tehditkar metinler haline getirmektedir. Burak'ın öyküleri içinde yaşadığı toplumsal düzene çeşitli açılardan bir saldırı biçimindedir. (Seher Özkök, Yaşama Teğelli Öyküler, 8-9) Sevim Burak Türk edebiyatında okuduğum en özgün kalemlerden biri olmakla beraber en aykırı edebiyatçı sıfatını da tek başına üstleniyor benim açımdan. "Sahibini Sesi" kitabı ile tanıştım Sevim Burak ile lakin ilk incelemeyi Afrika Dansı için yapacağım. Brn edebiyat dünyasında körelmemek için her zaman uyanık bir zihne, her zaman araştırmacı bir zihne sahip olunması gerektiğini savunurum. Herkes bir başkasının tavsiyesi üzerine kitaplar okuyabilir. Bu yönlendirilmiş okumalara eğer bizi yönlendiren kişiye bir sempati besliyorsak pozitif bir sonuç alacak şekilde bir bilinçaltı hazırlığı ile başlarız. Bu da bizim okur olarak yeni yönlendirmelere kapı açmamıza neden olur. Tabii ki daima bizden daha iyi okuyanlar, daha birikimli olanlar olacak ve tabii ki onların yorumlarını önemseyeceğiz lakin kendi kendimize keşfedeceğimiz yazarlar bizi bu okuma sürecinde daha fazla huzura eriştirir. imgyukle.com/i/VW6CNp Ford Mach 1 yazarın son kitabı tamamlayamadan öldü ustalık eseri olacaktı. Mach 1'den mektuplarda çok büyük bir çalışma oldu içinden yüzlerce öykü, acayip eserlerin çıktığı bir makine adeta Ford Mach 1 onun içinden Afrika Dansı, Palyaço Ruşen, Everest My Lord çıkmıştı diye belirtti. Tamamlayamadı çünkü içinden sürekli yeni kitaplar çıkarıyordu. Ford Mach 1'in çocuklarından biri üzerine konuşacağım biraz... Afrika Dansı... Bir makinesel düşünce.. İstanbul ve Lagos'taki hastanelerde bağlı olduğu makine ile ilişkisi metnin temasını oluşturacaktır. Büyük ve küçük harflerin standart dışı kullanımları, parantez içi müdahaleleri, metnin bazı bölümlerinde soldan sağa ve yukarıdan aşağıya akışlar ile aykırı bir çizgiselliğin mimarisiyle karşımıza çıkacak Afrika Dansı.. Afrika Dansı'nın ilk satırlarında karşımıza bir makine çıkar: (eserde olduğu gibi büyük harflerle yazıyorum) "İTHAL MALI BİR MAKİNE HEM DE DEĞİL ÇÜNKÜ KONUŞUYOR FAKAT KENDİ SÖYLEDİĞİ KELİMELERİ KENDİSİNİN DE BİLDİGİ YOK YA DA KENDİ KENDİNİN DE NE İSTEDİĞİNİ BİLMİYOR BİR GÜN SUSMAK UMUDU YOK (Susturun şunu denemez/kimse sustura susturamaz onu genelde bilimsel bir kural bu çünkü /EZBERCİ) YORUMLAMALARIN ÖTESİNDE YALNIZ KENDİ SESİNİ OLUŞTURUYOR SABAH 7.30'DA BAŞLIYOR KONUŞMAYA SAAT 17.00'YE KADAR (Maddi varlığından dışına ancak önceden hesaplanmış kelimeleri söyleyerek taşabiliyor/çıkabiliyor/bu kelimelere çıkmak denilebilirse eğer/çıksa da onu yakalamak imkansız/çünkü sözlerinin hepsi aynı değil/birbirini tutan bir tarafı yok/cümleleri düz değil/eğri büğrü yontu gibi) Makine bize Sevim Burak'ın yazı stilinden de bahsediyor aslında ilk sayfada nasıl bir tarzı bulacağınızı ifade ediyor buna rağmen okuyanların yorumları hep anlaşılmama üzerine kurulu, cümleleri düz değil eğri büğrü yontu gibi diyor bize ve biz hâlâ standart okumalarla diretmeye çalışırız. Ben başka bir şekilde yazıyorum, biraz zihni zorlayın diyor ve bizim okuyucular hâlâ anlamadık diyor. Böyle olunca bu makine yazarımıza eziyet edecek anlaşılmamanın acısını ölüm döşeğinde dans eden bu kadından çıkaracaktır. "KİM BU BİR MAKİNE Mİ GİZLİ BİR YÖNETİCİ Mİ YOKSA GİZLİ BİR GÜÇ MÜ DÜŞ GÖREN BİRİ Mİ BİR AŞIK MI BİR ERKEK Mİ" Evet makine kim sizce? Sabah 7 de konuşmaya başlayan, yalnız kendi sesini oluşturan bir güç mü bir yönetici mi olduğu belli olmayan bu makine kim? Evet makine bir aşık veya bir erkek değildir sadece makine bir düzeni temsil ediyor makine Ataerkil sistemdir. Bu sistemin önemsemediği kadın cinsinin bir bireyi olan Sevim Burak ise aykırı çizgisi ile tüm sisteme bir başkaldırı gerçekleştiriyor. KIPIRDAMAYIN NEFES ALMAYIN NEFES ALMAYIN(Nefes almayın dedikten sonra) SOLUK ALMAYIN(Aynı şey oysa/yanlış/ haysiyet kırıcı) KIPIRDAMAYIN (Kendisi ölümsüz/ bu hastaneden başka bir hastaneye gidecek/ama gitse de/mutlaka aynı sekilde konuşmak hevesine kapılacak) Makineye göre yapılan tüm bu müdahaleler (eziyetler) kadınlar için ya da hastalar için belki ikisi de makine için eş değerdir. Sonra şöyle devam ediyor Burak: BOYUNA EMREDİYOR DURUN KIPIRDAMAYIN DİYORUM SİZE MAKİNEDEN GELEN SES BU KİME SÖYLÜYOR BÜTÜN UMUTSUZ İNSANLARA ONLARIN KADERLERİNİ BİLİYOR (Niçin sabahtan akşama kadar / sözde onların iyiliği için / bakalım iyiliği için mi / bakalım öyle mi?) Makine hasta olanı belirler, çaresi olmayanı belirler ve onu yok eder: YOKSA BU MAKİNE BENİM DE HESABIMI GÖRECEK ALT KAPIDAN GİZLİCE ÇIKARILAN BİR CESET Mİ OLACAĞIM ÖLÜ MİVES KARUB GELİYOR MU OLACAĞIM NİYE GİZLİ ÇIKARILACAĞIM Neden gizli çıkarılacak MİVES KARUB çünkü o zaten normalleşmenin uzağında "toplum tarafından iyileştirilemeyen bir kişilik" o yüzden SEVİM BURAK olarak değil MİVES KARUB olarak gizlice çıkarılmaya çalışılacak. İkinci öyküyle devam etmek istiyorum ki bu öyküde gerçekten farklı bir teknik eseridir. Bu öykü baştan sona kadar eğik çizgilerle ayrılmış cümlelerden oluşur. İlk cümle bitince metne aitken ikinci cümle ikince metne ait, üstelik iki metin arasında bir bağlantı bulunmamaktadır. Böylece iki metni bir arada tek satırda okuma serüveni başlamış oluyor metinlerin bir aile bağlarını sorgularken diğeri ise bireyin yalnızlığını ön plana çıkarmaktadır. Aile bağlarının anlatıldığı metin Büyük harflerle ifade edilirken yalnızlığın bireysel süreci ise küçük harflerle anlatılır. Toplum düzeninde aile kurumuna verilen önemin yanında bireyin küçüklüğü bu şekilde daha iyi anlaşılmış oluyor. Bu iki metni bir alıntı ile gösterelim. EVLENİRKEN BANA HABER VERMEDİLER Ve avucunun içindeki kağıtları bana uzattı VE BİR SENE SONRA OĞLU OLUYOR ONU FA HABER VERMİYOR "Şimdi çekin" dedi DOĞAN ÇOCUĞU DOKUZ AYLIKKEN GÖREBİLDİM "Ben de gözlerimi kapayarak" çektim BEN GİTTİM AYAKLARINA "Ve kendine verip okuttum" SON DERECE SOĞUK KARŞILANDIM.. Değinmeden geçtiğim birkaç öykü daha var lakin Sevim Burak'ın eserlerine inceleme yazmak onları okumaktan çok daha zor bir faaliyet umarım bu satırlar onunla buluşmak için birkaç okura vesile olur, Ben standartları paramparça eden bu kadına hayran kaldım ve ikinci sınıf muamele gören kadınların erkeklerden çok daha yüce çok daha etkili kalemler olacağının örneklerinden biridir Sevim Burak. Ona Osmanlı Bankası öyküsünden bir alıntı ile şimdilik veda edelim.. "Bir öksüze vuran hain elin ardından iki damla gözyaşı/iki su damlası ikişer gül goncası pembe yanacıklarda/o pembe gül yanacıklar kuruyup birer kin tohumu haline gelmeden/o gül goncası iki yanacıkta iki su damlası iki gül yanacıktan/iki gül yanacıktan da yuvarlanmadan aşağı/toz toprağın içine işlemeden/toprağın içine sızıp da çanakçı çamuru olarak ortaya çıkmadan/o çanakçı çamuru bin yıl sonra kindar kaşı çatık bir Bizans vazosu olmadan gelsin anneannemin entarisinin püsküllü uçkuru....
Afrika Dansı
Afrika DansıSevim Burak · Yapı Kredi Yayınları · 2018170 okunma
··
555 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.