Ben bir öykücüyüm ve tek bir hikayem var: insan. Bu basit
hikayeyi, güzel yazma kurallarını, kompozisyon numaralarını bir kenara bırakarak kendimce anlatmak istiyorum.
Söyleyecek sözüm var ve Balzac gibi konuşmak arzusunda
değilim. Ben sanatçı değilim; medeniyete de gerçekten
inanmıyorum.
Ulusların kaderiyle ilgilenmiyorum ve tarih beni sıkıyor. Tarihi yazanlar ve onlara inananlar, tarih derken neyi kastediyorlar?
Nasıl olmuş da insan denen o mütevazı ve sevimli yaratık
tiksindirici belgelerin maksatları doğrultusunda istismar
edilmiş? Nasıl olmuş da insanın mahremiyeti yok edilmiş,
dindarlık hisleri iğrenç; bir cinayet ve yıkım kargaşasıyla birleştirilmiş?
Zihnin bir insan ömrü boyunca yaptığı yolculuktan daha muazzam ve ilginç; bir yolculuk var mı?
Ben sadece insanla ilgileniyorum. Hayatı severim ve
ölüm karşısında acizim. Ölümden korkamam çünkü tamamen
bedensel bir şey.