Kitabı okumaya başladıktan birkaç gün sonra tesadüf odur ki bulunduğum şehirde yazarın imza günü gerçekleşti. Gittim kendisiyle tanıştım. Kitaplarımı imzalatıp kısa, güzel bir sohbet gerçekleştirdim Hasan Ali Toptaş ile. Kitapları kadar güzel, naif ve hoşsohbet bir şahsiyet. Daha önce Kuşlar Yasına Gider isimli romanını okumuştum. Bu öykü kitabı olduğu için daha farklı tabii. Kuşlar Yasına Gider beklentisiyle okumamak lazım. Kitap, "Ölü Zaman Gezginleri" ve "Yoklar Fısıltısı" isimli iki bölümden oluşuyor. Ölü Zaman Gezginleri biraz daha soyut kavramlarla oluşturulmuş (ruhlar, hayaller, var olmayan kişiler) ben gerçeklikten uzak şeyler okumayı sevmediğim, ayaklarımın yere basmasını sevdiğim için açıkcası bu bölümde biraz zorlandım. Ancak "Yoklar Fısıltısı" isimli bölüme geçince "İşte bu Hasan Ali Toptaş okuyorum" dedim. "Yabu" isimli bir hikaye ile başlıyor ikinci bölüm. Bu hikaye o kadar güzel ki onun da verdiği şevkle bir çırpıda hepsini okuyası geliyor insanın. Yazarın kullandığı Türkçenin güzelliği de okuma isteğinize inanılmaz katkıda bulunuyor. Bu bölümde birbirinden güzel 8 hikaye var. Son hikayede Şükrü Erbaşa selam verilmesi yüzümde bir tebessüm bıraktı. Özetle çok güzel bir kitap okudum. Yazarın diğer kitapları da elimde mevcut ama hemen tüketmek istemiyorum. Hasan Ali Toptaş okumanın keyfini elimden geldiğince yayacağım. Sindire sindire ama büyük bir hevesle okuyacağım.