Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Korku yönetimiyle yaklaşık otuz yıl hüküm süren, kendi halkının kanını döken, petrolden gelen parayı askeri ya da lüks harcamalara saçıp savuran; komşularını işgal eden, devletlere meydan okuyan, Arapların alkışlarıyla yalancı pehlivanlıklara soyunan, sonra da gerçek bir mücadele vermeden alaşağı edilen, eli kanlı bir zorba vardı; ardından, bakınız işte, bu adam devrildikten sonra, ülke karmaşaya sürüklendi, bakınız işte, çeşitli tarikatlar birbirlerini katletmeye başladı, sanki şöyle demek isteniyormuş gibi: Görüyorsunuz ya, böylesi bir halkı zapt etmek için ancak bir diktatör gerekir! Bunun tersine, ön dayanak olarak "Batı'nın hayasızlığı" düşüncesinin benimsenmesi halinde, olaylar aynı oranda tutarlı biçimde açıklanabilir: Başlangıç olarak, bütün bir halkı yoksulluğa sürükleyen, diktatörün purolarına dokunmadan yüz binlerce çocuğun hayatına mal olan bir ambargo; ardından, kamuoyuna ve uluslararası kurumlara aldırmadan sahte bahanelerle kararlaştırılan ve petrol kaynaklarına el koymayı kısmen de olsa hedefleyen bir istila; Amerikalıların zaferinden sonra, Irak ordusuyla devlet aygıtı arasında zamansız ve keyfi bir çözülme, kuramların içinde belirgin bir tarikatçılığın kurulması, sanki ülkenin kalıcı bir istikrarsızlık içine sürüklenmesi bile bile yeğlenmiş gibi; bunlara ek olarak, Ebu Gureyb Hapishanesi'ndeki zulüm, sistemli işkence, ardı arkası gelmeyen aşağılamalar, "yan hasarlar", cezasız kalmış sayısız suç, yağma, yolsuzluk... Bazıları için, Irak örneği İslam âleminin demokrasiye uzak olduğunu gösteriyor; bazıları için de Batı tarzı "demokratikleştirme"nin gerçek yüzünü açığa vuruyor. Saddam Hüseyin'in filme çekilen idamında bile Amerikalıların acımasızlığı kadar Araplarınki de göze çarpıyor.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.