Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

256 syf.
10/10 puan verdi
Öğrendim ki onun her anı dua, zikir ve tefekkür...
Doğrusu kitabı elime aldığımda “Peygamberin Bir Günü” içerisinde Peygamberimiz bu saatte bunu yapar, şu saatte şunu yapar gibi bir akış beklemiştim. Ama elimdeki kitap öyle değildi. Kitabın sonunda şöyle cümlelerle karşılaştım: “Peygamberin bir gününü 24 saate sığdırmayı düşünmedik. Çünkü bu, okyanusu bir testiye sığdırmaya çalışmaktan daha abes bir çaba olurdu.” “Peygamberin günü mevsim değişikliklerine uğrayan, uzayan kısalan, aynı zamanda önemli sabiteleri olan bir gündür. Modern insanın statik zaman dilimlerine karşı O’nun günü devingendir. Sağlam temellere kurulmakla birlikte esnektir.” “Onun bir gününde müşahade, tefekkür, namaz, tezekkür, dua, merhamet, esmâ-i hüsnâ ahlâkı gibi temel sabiteler hep var olmakla birlikte, hayatı kesin çizgilerle bölen sözümona ‘programlı’ ve ‘disiplinli’ hakikat-i halde ise katı, soğuk ve ruhsuz bir zaman anlayışını asla görmüyoruz.” Böyle bir girişten sonra kitabın üzerimde bıraktığı tesirleri yazmak niyetindeyim. Bana göre kitabın en önemli cümlesi Huzur’da olmaktır. Her daim Huzur’da bulunduğunu bilen insan, hayatını buna göre dizayn eder. Huzur’da olan ise hep huzurdadır. Aynı mealde cümleleri Leyla İpekçi’nin Güzel’in Binbir Yüzü kitabını okurken de görüyorum. Peygamberimiz her an Huzur’da. Hal ve hareketleri, sözleri hep Huzur’dan bize aktardıklarıdır. Çünkü o hep kelamdır, sözdür. Allah’ın kelimesidir. Yürüyen Kur’an’dır. Onu görmek isteyen, yüzüne yüz sürmek isteyen Kur’an sayfalarına baksın. O’nun tüm yaşayışı Kur’an’dır. O, gününü üçe bölerdi. Üçte biri kendisine; üçte biri ailesine, yakınlarına, dostlarına; kalanı ise mescitte sahabilerine ayırırdı. Ayetler önce kendisine geldi. Namaz önce kendisine farz oldu. Sonra ailesine, yakınlarına. Silsile önemli. Kişinin kendisi önemli. Önce kendisini kurtaracak kişi. Sonra en yakınındaki ailesini. Sonra sonra çevresini. Aslında insan önce kendisini kurtarmakla çevresini de kurtarmış oluyor. Çünkü herkes inandığı gibi yaşasa çevreye bir şey kalmıyor. Çünkü herkes evinin önünü temizlese bütün bir mahalle, bütün bir kent tertemiz oluyor. Gecenin belli bir zamanlarında kalkardı peygamberimiz. Önce bahçede gökyüzünü seyreder, seyrederken gece ayetlerini okur, sonra da namaza durur, gözlerinde yaş bitinceye kadar secdede kalırdı. Bütün bunları da şükreden bir kul olmak için yapardı. Kitabı elime aldığım ilk zamanda şöyle bir not almışım: Metin Karabaşoğlu’nun Peygamberin Bir Günü kitabını okuyorum. “Benim susmam fikir, konuşmam zikir, bakışım ise ibret bakışıdır.” Hadisinden hareketle “O neye bakmışsa, dikkatle bakmış, ibretle gözlemiştir.” diyor. “Ve sonra ‘Üstlerindeki göğe bakmazlar mı onu nasıl bina edip süsledik ki, hiçbir gediği yoktur.’ Ayeti ilk geldiğinde bilinmelidir ki Peygamber aleyhisselatü vesselam üstündeki göğe bu nazarla bakmıştır.” Okudum ya şimdi, çıktım balkona bu bayram sabahında, ben de çevirdim gözlerimi semaya. Birden Allahü ekber nidaları kapladı her yeri. Zamanlama mükemmeldi. Ezan başlamıştı. Gökte yıldızlar hiç görmediğim kadar parlaktaydı. Önce birini, sonra birkaçını gördüm. Derinleştiğimde de diğerlerini. Durup düşündüm balkonumda. Ayet devam ediyor: “Yeryüzünü döşedik, onda sabit dağlar yarattık, onda her güzel çiftten bitkiler yeşerttik. Hakka yönelen her kul için bunlar ayetlerdir.” Hakka yönelmesi için kulun bakıp görmesi ve de elbette durup düşünmesi gerekir. Okudum ya kitabı öğrendim ki onun her anı dua, zikir ve tefekkür. Her zaman halkın içinde. Çocukla çocuk, gençle genç. Her hareketinde mutedil. Merhametli şefkatli. onda olan her şey kararınca. Yerinde bir celal, yerinde bir cemal ve sonuç kemal. Kitabın üslubu ve verdiği örnekler belki hamasi değil. Kalben sevmek ayrı, aklen kavrayıp kalben sevmek ayrı. Bizim sevmelerimiz yüzeysel. Anlık. Yaz yağmuru gibi. O anda. Sonrası yok. Huzur’dan çıkıyoruz. Yine dünya âlem meşgalemiz. Bir mübarek gece gelecek de, ya da bir yakınımızı kaybedeceğiz; birkaç saat, birkaç gün uhrevileşeceğiz. Sonra yine vur patlasın, çal oynasın. Ne yazık ki insan nankör. Unutuyor. İşte unutmamak için bol bol onu, yani Kur’an’ı okumalıyız. Onu, yani o nasıl yaşardı’yı, rehberimizi anlatan kitapları okumalıyız. Yazı uzuyor. Kitap üzerine kitap yazılır neredeyse. Ama fazla söze gerek yok. Siz bu kitabı okuyun. Çok şey kazanırsınız.
Peygamberin Bir Günü
Peygamberin Bir GünüMetin Karabaşoğlu · Nesil Karakalem · 2008420 okunma
··
182 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.