Yine de bu onu günahkar yapar mıydı? Doğurduklarının bedelini öderken niçin tek başına bırakılmıştı? Zamana hep başkaları karar veriyordu; kadın olacağı zamana, anne olacağı zamana, şimdi de yas tutacağı zamana ve hatta hissedeceği acıya. Oysa hissettiği şeyin ne yasla ne de analıkla ilgisi vardı. En fenası da inancın onu terk etmesiydi. Bedenindeki acıların yüreğinde doğurduğu bu sefalet duygusu boşuna değildi. Dünyanın oyununa gelmiş bir aptal gibi görüyordu kendini; çevresi sarılmış ve payına düşen tuzağa çoktan yakalanmış.