Kendi içimizde bizden öte bir biz olduğunu bilirdik, ama bir başkasının teninden ötesine dokunabileceğimize inanamazdık. Yürürken birbirimize çarpardık, ama konuşmazdık. Her sabah aynı durakta bekleyip aynı otobüse binerdik, ama hangimizin nereye gittiğini bilmezdik. Her biri kendi içinde yaşadığı halde hepsi aynı çoban tarafından güdülen, kalabalık bir koyun sürüsü gibiydik.
Halbuki hepimiz aynı merhametten yaratılmış, bilerek biraraya konmuştuk. Hepimizin kalbi aynı zaaflar, aynı endişeler, aynı emellerle çarpıyordu. O zaman, her ikimiz de insandık da, niçin birbirimize ulaşamadık?