Günümüzden beş yıl önce kaybolan bir genç kadının polislerin yeterli araştırma yapmayıp önemli ipuçlarını atlamaları nedeniyle dosyanın kapanması (şayet ben dedektif olsaydım bir ay sürmez olayı çözerdim). Yıllar sonra tekrar açılan dosyada ben suçlunun kim olduğunu ilk sayfada şıp diye bulurken, olayı araştıran beş yıl önceki polislerin bunu gözardı etmesi ve kitaba eklenen ikinci cinayet vakasının( çivili katil) saçmalığı. Eğer gerçekte Danimarka polisleri bu kadar yeteneksizse ( olayın geçtiği ilk tarihten bahsediyorum), ben seve seve uçağa atlar, onlara cinayetleri aydınlatmaları için yardımcı olurdum. Tüm cevaplar karşılarında ama başı kesik tavuklar gibi oradan oraya koşmaları nedeniyle "dedektifler bu kadar mı aptal olabilir?" sorusunu da kendime soramadan edemedim doğrusu. Şükür aklı başında bir dedektif ortağıyla duruma el koydu da, her şey çözüme ulaştı. İlk okurken, bu muymuş dedim bu kadar çok satan, hatta filmi çekilen kitap. Ta ki dosyanın yeniden açılıp adım adım geçmişteki kayıp kadın hakkında yapılan araştırmalar başlayana kadar. Hatta son 100 sayfada öyle bir adrenalin bombası yaşadım ki, aç bir insanın yemeğe saldırması gibi sayfaları resmen yalayıp yuttum. Şimdi sıradaki kitabım aynı yazara ait "Sülün Katilleri". Bakalım bu sefer böyle IQ seviyeleri düşük polis memurları ile karşılacak mıyım merak içerisindeyim. Kitaptaki en çok sevdiğim karakter dedektif Carl Mørck'un yardımcısı Suriye'li Esad oldu. Serinin devamında en çok onu okumak için sabırsızlanıyorum.

HücreJussi Adler Olsen · Epsilon Yayınları · 201634 okunma

·

68 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.