Çingene siguiriyası korkunç bir haykırışla başlar, manzarayı iki ideal yarıküreye bölen bir haykırışla. Göçüp gitmiş kuşakların haykırışıdır, yok olmuş yüzyılların keskin ağıtıdır, başka ayların ve başka rüzgârların altında yaşanmış aşkın ruhunun geri çağrılışıdır.
Ardından melodik cümle, tonların gizemini açarak, ses nehrinde hıçkırıkların değerli taşını, çınlayan gözyaşını çıkartarak ilerler. Fakat hiçbir Endülüslü, bu haykırışı duyunca, ürperme duygusuna direnemez ve hiçbir yöresel şarkı şiirsel büyüklükte onunla boy ölçüşemez; insan ruhunun bu tabiattaki bir eseri yaratması ancak birkaç kez mümkün olabilir.