Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

250 syf.
10/10 puan verdi
Asr-ı Saadet'e Yolculuk...
Hafta sonu fırsat buldum, iki günlüğüne Asr-ı Saadet'e gittim. Bu sefer kılavuzum Peygamber’in Aynaları kitabıyla A. Ali Ural’dı. Hazret-i Ebubekir’den Hazret-i Ali’ye; Hazreti Fatıma’dan Hazreti Ayşe’ye; Zübeyr bin Avvam’dan Hazreti Hamza’ya; Ebû Zer El-Gıfârî’den Selman’ı Farisi’ye otuz üç sahabe-i kirama misafir oldum. Asıl ayna elbetteki Hazreti Muhammed Mustafa Sallallâhü aleyhi vessellemdi. “Ayna döndü, o gümüş gölde belirdi bir bir sûretler. Aynaları döndürdü kendine, yelken açtılar bir bir.” “Bir aynadan milyonlarca ayna doğunca kamer kaç parçaya bölünür?” İşte biri, elinde yalın kılıç yolda. Maksadı aynayı kırmak. Ama duyunca Tâhâ’yı, o ezelî kelamı, tuzla buz oluyor kalbi. İşte misafir olduğum herkes: “O öyle bir saf aynaydı ki, öyle pürüzsüz, bir ağızdan söylediler duysun kâinat: ‘Bu simada yalan yok, bu yüzde hile olamaz.’ Şimdi sohbetteyiz. “Nasıl Müslüman oldular? Aynada gördüklerini nasıl yansıttılar?” bir bir anlattılar. Bildiklerim vardı, tazeledim; bilmediklerim vardı, öğrendim. Heyecanla, gözyaşlarıyla dediklerini mücevher kutuma topladım. İlk ziyaret Hazreti Ebu’Bekir’ radıyallahü anha: İşte pırlanta kıymetinde ilk cevherim: “Medain şehrini kurup etrafını surlarla çeviren krallar nerde? Nerede savaş meydanlarında zafer kazananlar? Zaman onları yok etti. Şimdi onlar, mezarlarının karanlığındadırlar. Acele etmelisin acele. Kurtulmaya bak, kurtulmaya!” Şimdi Hazreti Ömer’deyiz. Radıyallahü anh.İşte devlete ait kaçan bir devenin peşinde.Kan ter içinde. “Neden bu işi bir köleye yaptırmıyor da eziyet çekiyorsun?” işte yakut kıymetinde bir mücevher daha: “Benden iyi köle mi olur.” Arsızım, buralara kadar gelmişken bir yakut daha dedim: “Her şeyin bir şerefi vardı; iyiliğin şerefi ise hemen yapılmasıdır.” “Bir kişi cehenneme girecek olsa, o ben miyim?” deyip korkup titreyen, “Bir kişi cennete girecek olsa, o ben miyim?” diye ümitlenen Hazreti Ömer’ den (r.a) Zinnûreyn, iki nur sahibi Hazreti Osman radıyallâhü anha geçiyoruz. Asıl ayna, önce Rukiye’sini sonra da Ümmü Gülsüm’ünü ona vermişti. En sevdiğin şey dedim, “İnsanlar uyurken namaz kılmak.” dedi. Şaşırdıkların dedim: “Ölümü bilip, gülenlere; dünyanın fani olduğunu bilip, peşinden koşanlara; işlerin takdirle olduğunu bilip, istedikleri olmayınca üzülenlere; hesaba inanıp, mal toplayanlara; cehenneme inanıp, günah işleyenlere; Allah’a inanıp, dünyada rahatlık arayanlara ve hele de şeytanı düşman belleyip, ona itaat edenlere…” İşte mücevher kutum gittikçe doluyor. Şimdi de Hazreti Ali Radıyallahü anh’ün yanındayız. Kılavuzum tanıtıyor: “Hazreti Peygamberle namaz kılan ilk kişi. Hicrette O’nun yatağına uzanıp düşmanlarını şaşırtan fedâi. Hicretten sonra herkesin manevi bir kardeş seçtiği günlerde, Efendimizin kendine kardeş seçtiği güzel! Hazreti Fatıma’nın biricik eşi.” İlk sözü: “Ölüme hazırlanın, o size yakındır.” oldu. Son sözü: “Allah yolunda olmaktan sizi hiçbir şey alıkoymasın.” Bir kese altın değerinde işte iki söz dedim, onları da kutuma attım. Hazreti Fatıma, Hazreti Hatice, Hazreti Aişe ve Hazreti Ümmü Selem’eyi, Allah onlardan razı olsun. peygamberimizin ailesine binler selam vererek, hatıralarını yadederek salavatlar getirerek geçiyoruz. Hayır geçmiyoruz dedi kılavuzum. İşte hazreti peygamber minberde. Sesleniyor. “Ey insanlar!” Ümmü Seleme saçlarını yıkamak için hazırlık yapma esnasında duyuyor bu hitabı. Her şeyi bir tarafa bırakıp koşuyor mescide. Bir taraftan da söyleniyor: “Biz insan değil miyiz?” Her gün beş vakit çağrıldığımız halde mescide koşmuyorsam, soruyorum kendime: İnsan değilim tamam da, ben neyim o zaman? İşte Hazreti Hasan ve Hüseyin’in yanındayız. Önce Hasan radıyallahü anh bir cevher uzattı bize: Güzel ahlâkı anlattı: “Doğru söz, talepte bulunana ihsan, güzel davranış, sıla-i rahim, komşu hakkında utanmak, arkadaş hakkına riâyet, misafire ikram, nihayet bunların tacı hayâ.” Derken sözü Hazreti Hüseyin radıyallahü anh aldı: “Olup bitenleri görüyorsunuz. Dünyanın rengi değişti; tamamen erdemden yoksun hâle geldi. İyiliklerin tortusu kaldı yalnız. Görmüyor musunuz? Hak ve doğru, yerin altına gönderildi. Bilerek batıl işler peşine düştü insanlar. Kötü gidişi önleyecek kimse kalmadı. Zaman, her mü’minin Allah için hakkı savunma zamanıdır. Zalimlerle bir arada yaşamak da zulüm değil mi?” Kılavuzum elbette asrı saadette bilhassa hazreti peygamberden sonra olan karışıklıklardan da söz etti. Ama ben bütün bunları, duymazdan görmezden geldim. Anlaşmazlıklarda taraf olmak gönlüm bir tarafa kaysın istemedim. Ziyaret ettiğim her kişiye baktığımda her biri ulaşılmaz bir yıldız gibiydiler. Onların her birinin ayak izlerine yüz sürebilirdim. Haddime mi düşmüş, şu da şöyleymiş demek. Peygamber’in Aynaları kitabıyla saadet asrındaki yolculuğum devam ediyor. Yanımda sırf bu gezi için dokuz yıl hazırlanan A. Ali Ural gibi iyi bir kılavuzum var. Bir önceki yazımdan “âl ve ashabın” “âl” kısmını ziyaret etmişken peygamberimizin, işte şimdi “ashab” kısmındayız. İlk ziyaretimizi Zenginlikten korkan tacir Abdurrahman b. Avf’a yapıyoruz. Bir uğultu, bir heyecan. Medine sokakları dalga dalga sesin geldiği yöne akıyor. Hazreti Aişe merakla soruyor: “Nedir bu ses?” “Abdurrahman b. Avf’ın Şam’dan gelen ticaret kervanı”nın sesi. Siz deyin beş yüz, ben diyeyim yedi yüz deveyle kervan şenlikler eşliğinde giriyor şehre. Bu debdebe, bu zenginlik karşısında Hazreti Aişe diyor ki, “Ben peygamberimizden Abdurrahman b. Avf'ı cennete elleri ve karnı üzerinde sürünerek girerken gördüğünü işittim.” Bu cümle çok geçmeden Abdurrahman b. Avf’a ulaşıyor. Evet, kendisi de işitmişti Resulullah’tan bu sözü. Abdurrahman b. Avf Hazreti Aişe’nin yanına geliyor ve diyor ki: “Ey Mü’minlerin annesi! Kervanı, yükleri, semerleri ve koşumlarıyla beraber Allah yoluna infak ettiğime şahit ol!” Abdurrahman bin Avf cennet yolunda yüzüstü sürünmemek için ayaklarını işte bu fedakârlıklarla açıyor. Misafir ağırlamanın, yoksul doyurmanın ve dilenciye ardım etmenin, zenginliğin getirdiği sıkıntılara kefaret olacağını öğreniyorum. Ve bin altın değerinde bu öğütleri mücevher kutumda diğerlerinin yanına koyuyorum. Bir savaş meydanındayız. Karşıda iki yüz bin şatafatlı Rum askeri. Komutan Ebu Ubeyde b. Cerrah. Kırk bin kişilik ordusunun arasında geziyor ve onlara şöyle sesleniyor: “Uyanın artık! Elbiseleriyle nice göz kamaştıranlar vardır ki dinlerini kirletmişlerdir. Nice büyüklenip gururlananlar vardır ki, şahsiyetlerini yerle bir etmişlerdir. Günahlarınızı sevaplarla yok edin! Yerle gök arasını dolduracak kadar günahınız olsa, sonra bütün samimiyetinizle iyi bir iş yapsanız, o hayırlı iş bütün günahlarınıza baskın çıkar.” İşte bir söz daha ondan: “Bir mü’minin kalbi serçenin kalbine benzer; daima bir telaş ve değişim içindedir.” Eyvallah deyip ikisini de aldım kattım mücevherlerimin arasına. İşte kılavuzum beni bir döneme götürdü. “O günlerde Müslüman olmak” diye başladı “En yakınları tarafından dışlanmak demek.” Annesi “Ya ben ya dinin.” diyor Sa’d B. Ebi Vakkas’a. “Vazgeç bu işten. Ölünceye kadar yiyip içmem de seni anne katili diye anarlar.” Sa’d annesine sesleniyor: “Bunu yapma anne, bin canın olsa ve bunları birer birer teslim etsen yine de ayrılmam dinimden.” Böyle bir iman, böyle bir iman diledim Rabbimden. İşte Hazreti Peygamberin istihbarat görevlisi Said b. Zeyd. O Said ki Hazreti Ömer’in Müslüman olduğu evin reisi. O Said ki Uhud’da, Hendek’te, Hudeybiye’de, Huneyn’de, Tebük’te, Mekke’de Hazreti peygamberin önünde. Namazlarda ise hazreti peygamberin arkasında. Yani dedi kılavuzum “Hazreti peygamber nerede, Said orada.” Bu cümle bana biraz tanıdık geldi. Geldiğimiz yerlerde popülaritesi kim yüksekse onlara söylemiyor muyuz bunu. “Tamam işte bu sebeple getirdim ya seni buralara. Onların peşinden değil, Peygamber ve aynaları neredeyse sen de orada ol istiyorum. Kitabımı okuyan herkes orada olsun istiyorum.” Uhud’dayız . Hazreti peygamberi dinliyoruz. “Uhud günü yeryüzünde sağımda Cebrail, solumda Talha B. Ubeydullah’tan daha yakın bir kimse bulunmadığını gördüm. Yeryüzünde gezen cennetlik birine bakmak isteyen Talha b. Ubeydullah’a baksın.” Kılavuzumun rehberliğinde Talha b. Ubeydullah’ın yaptığı fiillere baktım, cennetlik birinin nasıl olduğunu gördüm ve “Eyvallah” dedim. İşte Peygamberimizin havarisi, sancaktarı ve savaşçısı. Zübeyr b. Avvam. Hikâyesini kılavuzumun kitabına bırakıyorum ve ondan bir sözü mücevher kutuma atıyorum: “Allah katındaki sonucundan korktuğum işleri bırakmak din için de, dünya için de daha güzeldir bana.” İşte bir Şair. “Oysa ben Rahmandan bir mağfiret istiyorum/ Bir de tâ yüreğe işleyen dehşetli bir yara…” Cenneti özleyen Şair Abdullah b. Revâha. Bilmiyor ki cennet de onu özlüyormuş. Vuslat bir savaş meydanında şehitlikle nasip oluyor. Şair denince peygamberin Şairi Hassan b. Sabit’i hatırlamaz olur muyuz? “Ey Hassan, müşriklerin, kâfirlerin yüz karalarını ortaya koy! Allah’ın izniyle Cebrail seninle sana yardım ediyor, Ashabımın silahla savaştığı gibi sen de dilinle savaş!” Bir dönemdeyiz yine. Ortada bir sessizlik var. Bıçak açmıyor ağızları. Emir büyük yerden: “Konuşmayacaksınız.” Ka’b mazeretsiz savaştan geri kalmış. “Sen Ka’b b. Malik, git evine Rabbimden gelecek emri bekle.” Yollar değiştiriliyor Ka’b’la karşılaşmamak için. Karşılaşıldığında yüzler yön değiştiriyor. Öyle böyle değil, her şey susmuş. Nefes alamıyor Ka’b. Secdelerde gözyaşları sel oluyor. “Ne olur Rabbim, bir ümit kapısı…” Ve günler sonra Tevbe suresi indiriliyor. “Ey Ka’b müjde, Allah tevbeni kabul etti. Mübarek olsun.” Bu müjdeye secde edilmez mi? Bir heyecanla mescide koşuyor Ka’b. Hazreti peygamber onu şu sözle karşılıyor: “Annenin seni dünyaya getirdiği günden beri yaşadığın en hayırlı günle müjde sana!” Ve Hamza… Ve Resulullah’ın gözyaşları. “Hiç kimse senin kadar musibete uğramamıştır ve uğramayacaktır. Benim için bundan daha büyük bir musibet olamaz. Ey Resulullah’ın amcası Hamza! Ey hayırlar isteyen Hamza! Ey Allah ve Resulünün arslanı Hamza! Ey hayırla işleyen Hamza! Ey Resulullah’ın koruyucusu Hamza! Allah sana rahmet etsin! Eğer yas tutmak gerekseydi sana yas tutardım.”
Peygamber'in Aynaları
Peygamber'in AynalarıA. Ali Ural · Şule Yayınları · 20222,389 okunma
·
102 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.