“Kültür arastası”*Reşat Şen’in dediği gibi: “Marmara’dan nasibini almamış kişi,demini almamış çaya benzer” diyerek buyrun efendim düşelim yollara. Beyazıt meydanına doğru ilerleyelim.
Durak noktamız “Nuhun Gemisi” diye betimlenen Marmara kıraathanesi.
Bu kıraathaneyi diğerlerinden ayıran ön tarafta ayrılan 10-15 masaydı.
Kimler geçmedi ki bu masadan,bir yudum çayda hangi fikirler tartışılmamış,kimlere yardım edilmemiş, dönemin hangi olayları konuşulmamış,bir masada şairler şirini dillendirirken diğer masada hangi felsefi konuşmalar yapılmamış. Bu masada yok yok. “Kültür arastası” diye söylenilen tabiri çok isabetli ya da mezun olunmayan hayat okulu...
Bir sandalye ile yer açalım kendimize,kimlere misafirhane olmuş,unutulamamış bu kıraathane...
Sezai Karakoç,Necip Fazıl,Ziya Nur Aksun,Mehmed Genç,Necip Fazıl’ın manevi oğlum dediği Hilmi Oflaz,Binbaşı Hüsrev, Osman Yüksel Serdengeçti, Nihat Atsız, İzzeddin Şadan,Filozof Cemal,Tarık Buğra ve ismini saymadığımız “nice ölülere daha uzun yıllar,belki de ebediyen bu silah hayat verir” diyerekten kalemi ile kast olunan,unutulmayan birçok yazar ,şair,politikacı,gazeteci...
Bu kıraathanede her çeşit insan vardı,
Dahiler ve deliller. Siyah-beyaz. Küçük-büyük. Zıttıyla kaim olan her şey mevcuttu.
Alimin ve cahilin, talebenin ve profesörün, komünistin, milliyetçinin,faşistin,aynı masada buluştuğu,fikirlerini kavuşturduğu ortak bir hikaye.Hikaye diyorum çünkü kitapta kıraathane hikayelerine dahil olan kendini sanata adamış,keşfedilmemiş olduğu ile yakınınan bir karakterimiz var. Maksud Çamur ya da “yırtıcı ve sanatkarca” diye değiştirdiği ismi ile nam-ı değer Kartal Dağyeli.
Şimdi asıl hayat hikayemize dönelim,kitabı okurken kitaptan dinleyeceğimiz çok yaşanmışlıklar var.Necip Fazıl’ın hükümete hakaretten yargılanan bir dava süreci, Sezai Karakoç’a gönderilen bir şiirin yayınlanmama sürecindeki diyaloglar, Adnan Menderes’e dair satırlar, Ayşe Osmanoğlu, Nihal Atsız ve İzzeddin Şadan arasındaki samimiyetten meydana gelen latifeler ve neler neler...
*Rasim Özdenören :
“ ...nerden gelir meçhul ama öyle haberler gelirdi ki Gazeteye manşet olmadan Marmara’da konuşulurdu.”
Bir yandan eleştiriyor, bir yandan fikrinizi destekleyen karaktere sarılıyorsunuz.
Geçmiş Türkiye’ye bir de kitap ile beraber bakıyorsunuz...
Özellikle bazı karekterleri araştırdıkça,okudukça okuyasım geliyordu.
Mesela izzetin Şadan,rahmetli Münir Özkul’un dayısı imiş ve kendisi Freud’un Türkiye’deki talebesi olarak biliniyor.
“Mesleğiyle ilgili pek çok makale ve sosyal konulara dair görüşlerini ihtiva eden Birsam-ı Saadet adında bir kitap yazmıştı. Kitap piyasaya çıkmış,dört gün sonra ilgi duyanlar almıştır,kitabın şerefi var,işportaya düşmesin,düşüncesiyle toplayıp yakmıştır.”
Çokça Hilmi Oflaz var. Necip Fazıl’ın:
“Fare tıkırtısından ürkecek kadar hassas;kralları önünde eğecek kadar gözü kara,irade sahibi;aslanların önüne çırılçıplak atlatacak kadar cesur aziz dostum işportacı Hilmi.” dediği can yoldaşı,zor zamanında el uzatan vefakar dostu...
Bir vefakarlık hikayesi daha var ki o da “Ötüken Neşriyat” kuruluşuna dair satılar pek manidar. Eğer benim gibi kitap ile beraber yeni öğreniyorsanız unutamayacağınız satırlar olabilir.
Kitapta hangi alıntıyı paylaşsam eksik kalacak gibi. Birbirini tamamlayan cümleler silsilesi âdeta. Kütüphanemizde bulunmalı mı? Elbette diye yanıtlamak istiyorum zira doyamayacağımız lezzetlikle,her bir sayfayı bitirmenin hüznü ile beraber yeni bilgilere açılan diğer sayfanın heyecanı muazzam.Bir de hayrete düşürecek bir sonu var ki,okuyalım inşallah.
Not: internette Marmara kıraathanesi ait 6 bölümlük bir belgesel var. Kitaptan sonra izlemek pek keyifli oldu. Yıldızlı alıntıların kaynağı da orasıdır efendim. Okumalarımız istifadeli olsun inşallah.