Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

1008 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
66 günde okudu
“Karamazov Kardeşler”le olan maceramı, yaklaşık 3 ayda bitirdim. Defalarca geri dönüşler yaparak okuduğum, sayfalarca not alarak ayrıntıları kaçırmamaya çalıştığım bu kitabı hakkını vererek inceleyebileceğime dair inancım zayıf; mutlaka söylemek istediklerimin bir kısmını unutacağım hissi var içimde. Ama “başlamak bitirmenin yarısı” imiş, başlayayım ve elimden geleni yapayım. Dostoyevski 2 yılda yazdığı, ölümünden sadece 4 ay önce tamamladığı bu şaheserde, 19. Yüzyıl Rusya’sında Tanrı inancı, özgür irade ve ahlak tartışmalarını Karamazov ailesinin dört erkek ferdinin yaşadıkları üzerinden kurgulayarak bize aktarır. Sigmund Freud’un “şimdiye kadar yazılmış en görkemli roman” olarak nitelendirdiği, Faulkner’ın “Amerikan edebiyatı bu zamana kadar Dostoyevski’nin bu romanıyla karşılaştırılabilecek kadar büyük bir şey üretememiştir.” dediği, Hermann Hesse’in yazdığı incelemede Dostoyevski’yi bir “şair” değil “peygamber” olarak tanımladığı bu şaheser, muhteşem kurgusu, karakterlerinin çeşitliliği, derinliği, modern unsurlar içeren yazım tekniği ile muazzam. Albert Einstein’dan Freud’a, Kafka’dan Wittgenstein’a, Camus’dan Sartre’a, James Joyce’tan Orhan Pamuk’a farklı alanlardaki birçok büyük dehayı etkileyen ve kendinden sonraki dönemlerde düşünce akımlarına yön veren bu eseri okumanızı, hem de zaman ayırarak, sindirerek okumanızı ve dönüp dönüp okuyacağınız bir başucu kitabınız yapmanızı öneriyorum. Dostoyevski’nin insanı anlamadaki başarısı; bireyi, iyi ve kötü yönleri, çelişkileri, kararsızlıkları, doğru ve yanlışları, hissettikleri ile “gerçek” bireyi, neredeyse kişinin kendinden bile daha iyi anlar ve ifade eder tarzı tüm romanlarında gözümüze çarpıyor (ki son 1.5 yıldır yazım sırası ile Dostoyevski’nin tüm eserlerini baştan okuyorum ve kaleminin gücüne, o içimizdeki “görünmezi gören” ruh gözüne, klişelere takılmaksızın hem detayı, hem de bütünü gözlemleme niteliğine ve Rus toplumunu anlama/empati kurabilme yetkinliğine hayranım), ancak Karamazov Kardeşler’de bu nirvanaya ulaşıyor. Ölüm sırasının geldiğini anlamış, bunu tevekkülle kabullenmiş, sahneden ayrılmadan önce son bir hamle ile hayat boyu biriktirdiği mesajları ve öğütlerini evladı gibi gördüğü Rus Halkı ile paylaşmaya çalışmış sanki büyük usta… Bir yandan hayatındaki kişisel acılarını (babası ile sorunları, idamdan dönüşü, hapis ve sürgün dönemi acıları, geç bulduğu mutluluğu, kaybettiği evlatları-özellikle minik Alyoşa’sı), diğer yandan çok sevdiği ülkesinin yaşadığı ve yaşayacağını düşündüğü siyasi gerilimleri (çalışkan ama cahil halk yığınları, Çarlık rejimi, Avrupa ile arasında açılmış/kapatılması zor gelişmişlik farkı, kurtuluş ümidi olan yenilikçi genç nüfus ile muhafazakar yaşlı kesim arasındaki gün geçtikçe artan değer ve inanç çatışmaları) harmanlamak ve çocuklarına, Rus Halkına son nefesini vermezden önce nasihatlerini vermek, vasiyetini aktarmak istemiş sanki… Roman, Karamazov ailesinin 4 erkek ferdi üzerinde yükseliyor ve birçok yan karakterle destekleniyor -yan karakterlerin her biri de ayrı birer incelemenin konusu olabilecek kadar derin bu arada-. Baba Fyodor Karamazov yoksul hayattan bir şans evliliği ile kurtulmuş, akıllı ama ahlaksız bir figürdür; paraya ve şehvete tapar, paranın getirdiği gücü sonuna kadar kullanır, sürekli sarhoş gezer, insani duygulardan nasibini almamıştır. İki ayrı eşten 3 erkek evladı olmuş (sırasıyla eğlenceye düşkün Dmitri; eğitimli, akılcı, Batı yanlısı Ivan ve manastırda büyüyen ve saf inancın simgesi Alyoşa) ama evlatları ile bir sokak köpeğinin yavruları ile ilgilendiği kadar dahi ilgilenmemiştir. Evlerinde iken hizmetçilerle ser sefil, açlık ve bakımsızlık içinde yaşayan, evden kurtulabildikten sonra başkalarının yanında ya da okul/manastır yurtlarında yalnız ve sevgiden uzak hayatlar süren bu üç oğul, yıllar sonra doğdukları şehirde babalarının evinde buluşurlar. Durum o kadar vahimdir ki en büyüğü 25, en küçüğü 20 yaşına gelmiş bu çocuklar birbirleriyle neredeyse ilk kez karşılaşırlar. Büyük oğlu Dmitri ile aynı kadına göz koyan, hatta Dmitri’den hile ile kaçırdığı miras payı ile bu kadını kendine gelmeye ikna etmeye çalışan bu arsız ve ırz düşkünü adamın evinde öldürülmesi romanın ana gövdesidir; bunu mahkeme süreci izler. Ama biz romanın katmanları arasında hem bireye, hem de topluma yönelik çok sayıda mesaj buluruz büyük ustadan…Dostoyevski’nin zorlu hayatında yaşadıklarının tüm izlerini de takip edebiliriz Karamazov Kardeşler’de… Sessiz ve iyi kalpli annesini ezdiği için hiç affetmediği, kendisi 17 yaşındayken öldürülen babasına karşı duyguları kitaba serpiştirilmiştir Dostoyevski'nin. 1928 yılında “Dostoyevski ve Baba Katilliği” isimli bir inceleme yazan Freud, Dostoyevski’nin hayatı boyunca acısını çektiği sara hastalığının doğuştan olmayıp yazarın kendi babasının ölümünden duyduğu gizli suçluluğun fiziksel bir tezahürü olduğunu iddia eder ve Dostoyevski’nin ilk sara nöbetlerine 18 yaşında, babasının ölümü akabinde yakalanmasını buna delil olarak gösterir. Freud’a göre Dostoyevski annesine eziyet eden babasının ölmesini dilemiştir ve o öldükten sonra da suçluluk duygusundan kurtulamamıştır. Romanda nefret edilen Fyodor Karamazov bu babanın temsilidir. Genç yaşında idam edilmek üzereyken affedilen ve Sibirya’da toplam 10 yıl sürecek kürek mahkumluğu ve sürgün cezasına gönderilen Dostoyevski’nin hapiste İncil dışında kitap okumasına izin verilmez; bu yüzden kitapta çoğu yerde göreceğimiz gibi İncil’e ve Hristiyan inancına son derece hakim ve çok saygılıdır. Rusya’daki sınıf farkı nedeniyle başka yerde olsa aynı masada yemek dahi yemeyeceği toplumun en aşağı kesimi ile hapiste uzun yıllar geçirmiştir ve onların cahilliklerinin altında yatan inanç ve değer yargılarını çok iyi anlar. Bu nedenledir ki, Dostoyevski’nin Batılı aydınlanmacı görüşe karşı Hristiyanlık inancını savunması ve Rusya’yı ancak inancın, ama yozlaşmamış ve kirlenmemiş saf inancın -kitapta Alyoşa tarafından temsil edilir- kurtaracağına vurgusu bence anladığımız anlamdaki dindarlığından ve muhafazakarlığından değil, Rus toplumunu çok iyi tanımasındandır. Korkmaktadır Dostoyevski; Avrupa’dan gelen aydınlanmanın ve özgürlük akımının güçlü olduğunun ve önünün alınamayacağının farkındadır; ancak bu akımın yüzyıllardır aynı kalmış, köhne, geleneksel toplum yapısını alt üst edeceğinden, ve çok sevdiği Rusya’sını parçalayacağından korkar. Kilisenin ikiyüzlülüğünü (Staretz Zosima öldükten sonra olanlar) bilir; inanç ile aklın tartışmasını kendi de içinde yaşamaktadır; Ivan’ın nezdinde sokaklarda açlıktan ölen, ya da savaşlarda işkence ile öldürülen günahsız çocukları korumadığı için, dünyayı acı çekmek üzerine kurduğu için Tanrısının adaletini de sorgular -ki yeni kaybettiği küçük oğlu Alyoşa’sının ölümünden kaynaklı isyanını da hissederiz burada. O yüzden anladığımız anlamdaki tutuculuk-muhafazakarlıktan farklıdır Dostoyevski’nin inancı; basitçe “muhafazakar” diyerek sınıflanıp geçiştirilemez. O her iki tarafı da anlar, her ikisine de hak verir. Ancak nihai tahlilde akla ve bilime inanan ve bu yolda geleneksel toplumundan uzaklaşan; ama inançsız kaldığı için de boşlukta savrulup mutsuz olan, geçmişinden kopmuş, geleceğinden ümitsiz Aydınlanmacı kesimin kaybedeceğini ve Rusya’ya da kaybettireceğini düşünür. Nitekim bilmeden de olsa Smerdyakov’u inançsızlığı ile etkileyerek babasını öldürmesine sebep olan Ivan, romanın sonunda büyük bir ruhsal boşluğa düştüğü gibi ailesinin de parçalanmasına sebep olacaktır. Dostoyevski’nin romandaki küçük hasta İlyuşeçka’yı, ölen oğlu Alyoşa’yı hatırlattığı için, romanın sonuna kadar öldürmeye kıyamadığı söylenir. Çocuğu ölen kadının Staretz Zosima’ya haykırışı aslında Dostoyevski’nin feryadıdır. Oğlunun ölümünden sonra sık sık romandakine benzer bir manastıra (Optina Manastırı) giden Dostoyevski’nin benzer yakarışlarda bulunduğunu tahmin etmek zor değil. İlyuşenka’nın babası ile vedası pasajı (sayfa 732) oğlunun Dostoyevski’ye hayali vedasıdır aynı zamanda. İlyuşeçka’nın çevresindeki çocuklar grubunun lideri olan ve romanın sonunda ön plana çıkan akıllı Kolya Ivan’ın tutkulu takipçisi ve yeni yeni yeşermeye başlayan ateizm, sosyalizm ve aydınlanmacılığın temsilcisidir. Yaşamdan sıkıldığından, sürekli annesini üzeceğini bilmesine rağmen riskli oyunlar oynar Kolya. Dostoyevski Kolya’yı çok iyi anlar; “gençler kendileri ile alay edildiğini düşünüyorlar. O zaman işte dünyayı altüst etmek istiyorlar, kızgınlıkla eziyet ediyorlar çevrelerine, en sevdikleri annelerine…”; ama çok genç ve tecrübesiz olduğu ve neden bahsettiğini bilmemekle eleştirir; “sizi küçük görmüyorum. Yalnız sizin gibi bir çocuğun daha hayatı tanımadan böyle adi saçmalıklarla kirlenmesine üzülüyorum.”. Siteminin odağında bir dönem içinde yer aldığı, uğruna hapis ve sürgünde en güzel yıllarını geçirdiği ve “Ecinniler” romanında kıyasıya eleştirdiği bu gibi genç, hevesli ama tecrübesiz aydınlanmacıların kurduğu hücreler vardır. Tabii ki bu kadarla sınırlı değil. “Suç ve Ceza”da da cevabını aradığı, “suç nedir?”, “suçlu kimdir?” soruları Karamazov Kardeşler’de de önümüzdedir. Kiliseye, içerideki güç savaşını eleştirmesine rağmen, müsamahalı bakmasında yine sürgün günlerinin etkisi vardır. Mahkemece suçlanan ve sürgüne gönderilen kişilere kilise tarafından yardım edilmesinin kendi üzerindeki olumlu etkisi demek ki o kadar fazla ki, bunun suçun engellenmesi, ders alınması ve pişman olunmasına fayda sağladığını düşünür. -Kilisenin mahkumlara yaptığı bu yardımlardan “Yeraltında Notlar’da da bahseder.” İki kadın kahraman, Gruşenka ve Katherina Ivanovna’yı da es geçmeyelim. Geçmişte yaşadığı acılar ve yediği kazıklar sonucu güzelliği ile erkekleri baştan çıkarmak ve sömürmeyi amaç edinen Gruşenka, Alyoşa ile tanıştıktan ve onun kendisini yargılamadığı ve aşağılamadığını anladıktan sonra 180 derece değişir. Hikayesi İsa ve Maria Magdalena hikayesine göndermedir. Katherina Ivanovna ise dıştan son derece saygın, asil, güzel ve akıllı görünmesine rağmen aşırı gururu ve kendini beğenmişliği ile hikayenin kaybedenidir. Zira gururu ona sürekli başkalarının hatalarını hatırlatmaktadır, kendi hataları ile yüzleşme cesareti yoktur. Alyoşa’nın kilise arkadaşı Rakitin 25 ruble karşılığı satar onu; İsa’yı para karşılığı satan ve onu yalnız bırakıp başka yola sapan Yahuda gibidir. Dava boyunca davalının uzun uzun psikolojik tahlillerini yapan, ruh bilime merakı bilinen, meslek hayatında haksızlığa uğradığına inanan ve bu dava ile geçmişte kaybettiklerini telafi etmeyi amaçlayan, talihsiz, davadan 9 ay sonra ölen aşırı derecede gururlu Savcı İppolit de bize; bu eseri ile geçmişte kendine yapıldığını düşündüğü haksızlıkların üzerini çizip dünya edebiyatına damgasını vurarak bu dünyadan göçmeyi hedefleyen yazarımızı hatırlatıyor. “Büyük Engizisyoncu” bölümü -ki 5. Bölüm Pro ve Contra’da yer alır- Ivan ve Alyoşa üzerinden akıl ve inanç arasındaki karşıtlığı derinlemesine tartışması ile ayrı bir kitap olarak değerlendirilebilir. Rusya’da taraftar toplayan akılcı ve nihilist ideolojiyi tutkuyla savunan Ivan, Tanrı’yı, dünyayı acı çekmek temeli üzerine inşa ettiği için reddettiğini söyler. Büyük Engizisyoncu adını verdiği şiirde İspanya Engizisyonundan bir liderin hayali olarak İsa ile karşılaşmasını anlatır. İsa’nın tutuklanmasını emreden ve geceleri onu hapiste ziyaret eden engizisyoncunun güçlü monoloğunda, akıl ile inancın karşıtlığı dramatize ve sembolize edilir. Büyük Engizisyoncu İsa’yı insanlığa özgür iradenin yükünü vermekle suçlar. “Sen onlara gökteki nimeti vaat etmişsin, zayıf, içi daima bozuk, ezelden soyluluktan yoksun insanoğulları gökteki nimetleri yeryüzündekine üstün tutar mı hiç?” “Bize hayran olacaklar, başlarına geçip onları ürküten özgürlükten kurtarmaya razı olduğumuz için bize Tanrı gözüyle bakacaklardır; özgür kalmaktan bu derece korkar bunlar!” Velhasıl her alt bölümden ayrı bir kitap, yüzlerce inceleme çıkabilecek bu şaheseri okumanızı, ama mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. Yanınızdan kağıt-kaleminizi de eksik etmeyin :) Not : İncelemede Smerdyakov'dan, Fyodor Pavloviç'in olayların gidişatını değiştiren gayrimeşru oğlundan bahsetmedim. Bunu, hikayenin büyüsünü kaçırmamak için özellikle yapmadım. Ancak akıllı, ancak maddi imkanı olmadığından istediği eğitimi alamamış, Avrupa'da geçirdiği kısa sürede bu kültüre hayran kalmış, eğitim alamadığından ve soylu olmadığından içinde yaşadığı toplumda sınıf atlama şansı olmayan; başka bir deyişle hayata dair bir amacı kalmayan Smerdyakov; insanların geleceğe dair ümitlerini yitirdiklerinde çevrelerine verebilecekleri zararı göstermesi bakımından çok önemli bir karakterdir.
Karamazov Kardeşler
Karamazov KardeşlerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202334,5bin okunma
··
197 görüntüleme
AkilliBidik okurunun profil resmi
Teşekkürler 😊 Zaman ayırmak lazım, zira 1000 sayfa. Ben planladığımdan daha yavaş okudum örneğin; geri dönüşlerim çok oldu.
Seda okurunun profil resmi
AkilliBidik
AkilliBidik
fıstık gibi inceleme yazmışsın vallahi ellerin dert görmesin. Geçen sene okumuştum ben de.
Aynur
Aynur
Hoca'm fazla bekletmeyin, sayfalara bölüp günlük okuma yaparak halledebilirsiniz.Mutlu Hocamın taktiği bu gibi kalın kitaplarda çok işe yarıyor😂
mesut bahtiyar okurunun profil resmi
doyurucu bir inceleme olmuş, emeğinize sağlık. ben de geçen ramazan ayı boyunca okudum, benim için kutsal kitap gibiydi. allah affetsin. : ))))
AkilliBidik okurunun profil resmi
benim de başucumdan ayırmak istemediğim bir kitap oldu:)
Sibel D. Yılmaz okurunun profil resmi
Yorumunuza sağlık.👌 Benim de listemde ama nasıl, ne vakit okurum hiç bilemiyorum.
Canan Onr. okurunun profil resmi
İncelemenin hakkını vermişsiniz 👏👏
AkilliBidik okurunun profil resmi
çok teşekkürler :)
Masalını Yitiren Dev okurunun profil resmi
Bu kadar özete o kadar emek... Aklınıza ve sabrınıza sağlık. Bu manada 1k'nın niteliği çok artıyor. Kendi adıma teşekkür ederim. Kitabı, nedense, isminin bildik olmasından dolayı içimdeki okumuş olmak hissiyle gerçekten okumadığımı biliyorum. Geçenlerde Saafler Çarşısından ikinci elini aldım. Çevirisi Dilara Çınar Yavuz. İyi bir zaman kolluyorum notlarını alarak okumak ve içselleştirmek için.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Çok teşekkürler... Büyük zevk alıyorum incelemelerimi yazarken, beğenmenize çok sevindim. Karamazov Kardeşler'i okumanızı dilerim; insanı derinden etkiliyor; okuduğum hiçbir kitaba benzemiyor, çok farklı bir sınıfta bence...
Ecenur citer okurunun profil resmi
güzel bir inceleme olmuş
Kudbettin okurunun profil resmi
Gerçekten tebrik ediyorum. Çok güzel bi değerlendirme olmuş. Tam karakterlerin özelliklerini söylemek istediğim, ama cümleye dökmediğimi ama inceleme tam da içimdeki tarif etmiş diyebilirim. Emeğiniz için sizi tebrik ediyorum tekrardan. :)
AkilliBidik okurunun profil resmi
Sevindim beğendiğinize. Teşekkürler güzel sözleriniz için...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.