Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

303 syf.
·
Puan vermedi
·
22 saatte okudu
En zor roman yarışması yapılsa kesinlikle bu kitapla o yarışmaya katılır ve gözüm de arkada kalmazdı. Ne okudum ya da okumadım bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa kitaptan hiçbir şey anlamadım. Sanırım Nobel Ödüllü bu yazarın ülkemizde kitaplarının çevrilmemesi altında yatan nedenlerden biri de yazarın anlaşılmazlığı, deneysel tarzda eserler vermiş olması. “Flandra Yolu” 1960 yılında yazarın ününü dünya çapına duyuran bir kitap ve Simon’un dilimize çevrilen ikinci romanı, bunun yanında bir de Nobel töreninde yaptığı konuşmanın metni kısa bir kitap olarak basılmıştı. Bu konuşmayı da okumuştum, yazar sanki roman yazmış. Konuşmadan da zerre kadar bir şey anlamadım, acaba sorun ben miyim? Yazarın “Tramvay” isimli diğer romanının ise şu bu iki esere göre nispeten daha elle tutulur, anlaşılır bir yanı var. Claude Simon Fransızların Nouveau Roman Okulu hareketinin bir üyesi. Bu deneysel sayılabilecek ekolün yazarları geleneksel roman yazım tekniklerinden tamamıyla ayrılırlar. Hikâye, olay, fikir, karakter ve roman unsuru diye nitelendirebileceğimiz her şeyi yok sayarlar. Bu söylediklerimin olmadığı bir romanı nasıl hayal edebilirsiniz ki? Sayfalarca süren, bir türlü bitmeyen paragraf ve cümleler, noktalama işaretlerinden, yazım kurallarından tamamıyla bağımsız, upuzun parantezler yetmezmiş gibi parantez içinde parantezler, bilinç akışı tekniği, iç monologlar gibi bir romanı zor ve anlaşılmaz yapmak adına ne varsa bu kitapta fazlasıyla var. Roman hiçbir yere çıkmıyor, çünkü romanda gidilecek bir yol da yok. Olaylar anlattığımızdan çok düşündüğümüz tarzıyla ele alınmış. Mantık ve kronoloji gözetilmeden(aynen rüyalardaki gibi) araya bir sürü olay giriyor. Konudan sapmalar yetmezmiş gibi, sapmalardan da yeni sapmalar, o yeni sapmalardan da bir yeni sapmalar, o bir yeni sapmalardan da daha yeni bir sapma gibi tavşanın suyunun suyu misali olay öyle bir yerlere gidiyor ki zaten asıl olayın ne olduğunu anlamak yetmiyormuş gibi bir de o araya gerek olayları çözmeye çalışıyorsunuz ama çözemiyorsunuz. Yazar kendiyle sürekli ters düşüyor, fikrini değiştiriyor, aslında öyle değildi böyleydi gibi ya da bunu anlatmanın bir yolu yok diyor. Anlatıcının kim olduğunu, ne anlattığını, hangi zamanda anlattığı da haliyle belirsiz. Bir insan bu kadar çok şey yazar da nasıl bu kadar anlaşılmaz olabilir şaşılacak şey doğrusu! Flandra Yolu Fransa ile Belçika arasında bir yoldur. Pek çok savaşa sahne olmuş bir yer. Kimileri için yaşam kimileri için ölüm yolu olarak adlandırılabilir. Yazar 1940’da bizzat süvari birliğinde yer alır, kitapta Fransız ordusunun çöküşünü ve Almanlara esir düşüşünü anlatır. 2 Dünya Savaşı sırasında ve İspanya İç Savaşındaki tecrübeleri ve Cumhuriyetçiler tarafında savaşması kitapta karşımıza sıklıkla çıkar. Romanın beslendiği en önemli iki kaynak Simon’un aile geçmişi ve büyük orada Fransa’nın çöküşü. Kitaptaki ana karakterimiz(Georges) 2. Dünya savaşı sırasında savaşırken başından geçen bir dizi olayı ve Fransa’nın yenilgisini hatırlar, aynı zamanda hiç tanışmadığı bir kadına olan arzunu da dile getirir. Anne tarafından akraba olan Yüzbaşı Reixach’ın eşi Corinne onda bir hayranlık nesnesi oluşturur. Birinci tekil olarak başlayan anlatı, üçüncü tekile döner(kendi eylemlerinden uzak kaldığında). Ancak sonra birden duygu patlaması yaşadığında anlatım yine birinci tekile döner. Kitap çok farklı uzunlukta üç kısımdan oluşuyor. Olay namına anlatılacak çok fazla şey yok, çünkü belli bir olay da yok. Georges’un Almanlar tarafından ele geçirilmesi ve esir kampına gönderilmesi, orada tanıştığı birkaç kişiyle olan hatıraları dışında falan da filan da ortada hiçbir şey yok. Marcel Proust, William Faulkner ve James Joyce birleşse ve ortak bir kitap yazsa ortaya nasıl bir şey çıkardı diye düşünüyorsanız ben söyleyeyim: “Flandra Yolu”. Zaten yazarın kendisini de bu yazarlardan ilham aldığını söyler. Bu kitap bence edebiyat kuramcıları ya da üst düzey akademisyenler için yazılmış çizilmiş bir eser. Benim gibi sıradan bir okur için çok fazla. Bin kere de okusam gene anlayamayacağım bir roman maalesef. Merak eden okurlar için kitabın ilk cümlesini yazayım, belki bir fikir oluşturur. Elinde bir mektup tutuyordu, gözlerini kaldırdı bana baktı sonradan yeniden bana, komutanın arkasında yalağa götürülen atların toprak kırmızısı koyu lekelerinin gidip gelişlerini görebiliyordum, çamur o kadar derindi ki ayak bileklerimize kadar içine gömülüyorduk ama gece boyunca havanın birden don yaptığını ve Wack’ın, elinde kahveyle, Köpekler çamuru yediler, diyerek odaya girdiğini anımsıyorum, bu ifadeyi daha önce hiç duymamıştım, köpekleri görüyor gibiydim, mitlerde var olan bir tür cehennemi yaratıklar, pembe kenarlı ağızları, gecenin karanlığında kara çamuru çiğneyen soğuk ve beyaz kurt düşleri, bu belki de bir hatıraydı, parçalayıp yiyen temizleyen silip süpüren köpekler: Çamur şimdi griye dönüşmüştü ve biz sabah yoklamasına her zamanki gibi geç kalmış, at toynaklarının bıraktığı taş gibi sertleşmiş derin izleri ayak bileklerimizle ezmeyi ihmal ederek koşarken ayaklarımızı burkuyorduk, bir süre sonra, Anneniz bana mektup yazmış, dedi.
Flandra Yolu
Flandra YoluClaude Simon · Sel Yayıncılık · 20195 okunma
··
190 görüntüleme
Turhan Yıldırım okurunun profil resmi
İncelemenizi okuyup da kitabı listeye almamak elde değil. Goodreads zor okunanlar listesinde dilimize çevrilen ne kadar kitap varsa ya okudum ya da okuma listemde. Anlattığınız biçimler benim için okuması o kadar zevkli ki olabildiğince kısa bir zamanda yazarın iki kitabını da okumak istiyorum. Zihninize ve emeğinize sağlık.
N okurunun profil resmi
O zaman bu kitap tam sizin için Turhan Bey. Kitabı okuduktan sonra kısa bir yorumunuzu merak ediyor olacağım, keyifli okumalar diliyorum.
Necip G. okurunun profil resmi
Bu kadar karmaşık ve anlaşılmaz bir romanı oldukça ilgi çekici, eğlenceli ve anlaşılır bir şekilde anlatmışsınız. Şu ana kadar ‘zor’ (hatta ölümcül) kategorisine giren hiçbir roman okumadım. Bana hep vakit kaybı gibi geliyor. O emeğin sonunda hiçbir kazanım elde edemeyeceğim için o emeği harcamak da gözümde büyüyor. Aslında çok doğru bir bakış açısı değil benimkisi farkındayım. Ancak o itici güce de sahip değilim. Ancak siz mesela yazarın birkaç kitabını birden okumuşsunuz. Bir şekilde ısrarcı davranmışsınız. Sizi buna iten nedenleri de öğrenmek isterdim. O eşiği anlamaya çalışıyorum açıkçası:) Neyse, lafı çok uzattım. Emeklerinize sağlık. Keyifli okumalar ve sabır diliyorum:)
3 önceki yanıtı göster
N okurunun profil resmi
O eşik sanırım biraz inatlaşma, biraz merak, biraz da sabırla ilgili. Kitaba başlarken başıma gelecekleri biliyordum ama bu kadar beklemiyordum doğruyu söylemek gerekirse. Edebiyat namına insan zekasının uç noktalarını keşfetmeye çalışmak bence sorduğunuz sorunun altında yatan en büyük itici güç.
6 sonraki yanıtı göster
Ebru Ince okurunun profil resmi
Paragraf anladığım kadarıyla şahsım adına "kafa dinlemek için ideal" kategorisinde bir kitap hocam :)) aldım listeye 👍
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.