Gönderi

Gönlü yorgun, gözü nemli olana… Özlediklerimize, salınarak girecekleri bahçeler yaptık, özledik, özledikçe dua ettik. Sevmek hissetmekti iki gözüm, sessizliğin üstesinden gelemediğimizde dile döktük, yazdık, türkü söyledik. Ağlamanın kıyısında dururdu gülüşün, söylemek isterdim de susardım. Susardın. Duyardım söylediklerini. Yaşamak bazen dar yollardan, korkulu ormanlardan, uçurum kenarlarından geçmek olurdu. Başımız döner, ruhumuz yaralanır, insanlığımız örselenirdi. Yürürdük. Yol terbiye eder, yol öğretirdi. Ağlardın, bir gonca gülü yıkardı gözyaşların. Ağlardın ve kalbine çekilirdin. Hasret duyduklarımız vardı. Her kavuşma yeni bir hasretin habercisiydi. Hikmet, sınandığımızı unutmamak; hikmet, daha iyi insanlar olabileceğimize inanmaktı. Sabırsızlığımıza, kırgınlıklarımıza, hüznümüze mağlup olurduk. Oysa "Hiçbir faninin ‘her zaman’ demeye hakkı olmadığı gibi ‘hiç bir zaman’ demeye de hakkı yoktu." Özlemle, hüzünlü bir mutlulukla taşırdık kalbimizi, kalbimizdeki bahçenin sahibini. Hazine sayar, kimselere bırakamazdık hasretimizi. Bir kuş yuvası olurdu kalbin kalbime. Çok söylesem de aynı söyleyeceğim, çok söylemek de doğru değil. Bilesin, bütün sıfatlarım mahcuptur kalbinin önünde.
2 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.