"Onun evinde aşkı tanıdım, sonra acıya alıştım, aşk mektebinde yıllar yılı Leylâ'yı çalıştım. Yazıldım kitap oldum; dile geldim, söyledim, hitap oldum. Ben Kays!.. O muhteşem köle!.. Ve sultanım Leylâaaaaaaaa!..." İskender Pala madde ve mana aleminde aşkı işlemiş. Tarihi, divan edebiyatını, şairlerini, yazarlarını aşkın içine motif olarak yerleştirmiş. Eşsiz bir eser yaratmış...Bilgilendirirken okuru aşkın mana aleminde de tura çıkarmış ... Madde aleminden mana alemine, somuttan soyuta, akıldan gönüle geçersiniz... Fuzilinin kaleminden Leyla ve Mecnun'un aşkı olur, kağıda dökülür, kitaba dönersiniz. Dile gelirsiniz, ırmak gibi coşar, gönüllere akmak istersiniz. Tarih sayfasında köprü olursunuz...Kah Baki'nin, kah Nabi'nin, kah Şeyh Galip'in, kah Evliya Çelebi'nin yareni olursunuz. Osmanlı padişahlarının konuğu, haremlerinin vazgeçilmezi olursunuz. Aşkı dile getirirsiniz. Aşk acısının adı, gizemi olursunuz. Aşkın elem olduğunu , gönüllerde tecelli ettiğini, bazen vuslat, bazen ölüm olduğunu, gerçek aşkın ise ilahi aşk olduğunu haykırırsınız. Sevmenin, sevilmenin erdemini ögrenirsiniz. Bilimin maddiyat ve çıkarlar için heba edilmesine, ikinci plana atılmasına üzülürsünüz. Nihayet kitabı zevkle okursunuz. Bir çırpıda bitmesede, kitap bence harika. Zaten aşk Pala'nın kaleminde farklı bir boyuta çıkıyor.... Aşk ancak bu kadar güzel dile gelir...Kalemine yüreğine sağlık sayın İskender Pala....

Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşkİskender Pala · Kapı Yayınları · 200420,3bin okunma

·

1 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

SANİYE AYGİRAY