Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İnsanlar hayvan gibiydiler. Erkeğin, kadının güzelliğine değer vermesiyle bitti hayvanlığı insanın. Kadın güçsüz, erkekse kabaydı. Her şeyin güçle halledileceği dönemlerdi. Ve erkek, güzelliğine değer vermeye başladığı kadını benimsedi, kendine ait bir şey haline getirdi. Kadın, erkeğe ait bir mal, eşya oldu. Astarte’nin saltanatıydı bu. Erkek geliştikçe, kadının güzelliğine daha çok değer vermeye onun güzelliği önünde eğilmeye başladı. Ama kadının bilinci daha gelişmemişti. Erkek kadında yalnızca güzelliğe değer veriyordu; kadınsa yalnızca erkekten duyduğu şeyleri düşünebiliyordu. Öte yandan erkek ona bir tek kendisinin insan olduğunu, onun insan olmadığını söylüyor ve böylece kadın kendini insan değil, erkeğe ait değerli bir taş gibi görüyordu. Bu da Afrodit’in saltanatıydı. Ama işte kadın kendisinin de bir insan olduğunu anlamaya başladı. İnsanlık onurunun ayaklar altına alınışına ilişkin ufacık bir düşüncenin bile onu nasıl derin acılara boğduğunu söylemeye gerek yok. Çünkü kadın hâlâ insan kabul edilmiyordu. Erkek onu hâlâ arkadaşı gibi değil, kölesi gibi görmek istiyordu. O da erkeğe: “Ben senin arkadaşın olmak istemiyorum,” diyordu. O zaman erkeğin tutkuları kabarıyor, kadını insan saymadığını unutarak ona yalvarmaya başlıyordu. Sevmeye başlıyordu onu, bu erişilmez, dokunulmaz, Lekesiz Bakire’yi. Ama kadın onun bu yalvarmalarına kanıp da kendisine el sürmesine izin vermeye görsün! Bir anda her şey bitiyor, kadın artık erkeğin eline geçmiş oluyordu. Erkeğin elleri güçlüydü, kabaydı ve erkek kadını itiyor, horluyor, kölesi gibi görüyordu. Bu da zavallı Lekesiz Bakire’nin acı dolu saltanatıdır.
Evrensel Basım YayınKitabı okudu
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.