Bilge’nin anlattıklarını okurken acı acı tebessüm ettim. Sonra Müberra’nın anlattıklarını okurken yüzümdeki tebessümler kayboldu, ama acısı kaldı. Yüreğimde acı en çok da bu bölümde kaldı. Devletin kızı Müberra’nın kendine bir geçmiş inşa etmesi, saklaması, saklanması. “Hakikat incinmesin.” diyen Nurullah Paşa’nın mezarıyla ünsiyet kurması. Kaderinin ince ince örülmesi bu arada. Müberra’nın penceresinden, Bilge’nin anlattıklarıyla beni tebessüm ettiren kayın validesi Naciye Paşa’yı tanımak. Bilge’nin anlattıklarının, çatır çatır yıkılması zihnimde. Müberra’daki sakinliğinin içinden nehirler akan şehirlerin sakinliğiyle özdeşleştirilmesi. Ve derken Naciye Paşa’nın anlattıklarıyla önyargıların, peşin hükümlerin, değerbilmezlik hallerin pişmanlığa bürünmesi. Ve en çok da Evren Hoca’nın yani Lale’nin anlattıklarıyla yaşadıklarının ve onun son halinin içimde bıraktığı büyük hüzün.
Yazarın günlük olayları, günceli romanlarına konu olarak alması yeni değil. Birçok romanında bunu yapıyor. Onun okuduğum her bir romanı içimde derin boşluklar oluşturuyor. Ve ben bu boşlukları romanın etkisinden çıkana kadar derin derin nefesler alarak dolduruyorum.
Kitap yeni çıktı. Tavsiye ederim.
Hakikat İncinmesin, Fatma Barbarosoğlu, Profil Kitap, İstanbul, 2020