Gönderi

Gerçekten Osmanlılar, Vicdan hürriyetini temel taşı kabul eden, ekonomik ve sosyal haklara saygı gösteren bir anlayışla, idareleri altına giren kavimleri yumuşak ve müsavatçı prensipleri ile idare ediyorlardı. Onlar bundan farklı bir şekilde davranamazlardı. Çünkü mensubu bulundukları din, onların başka türlü davranmalarını ve idarelerindeki insanlara karşı başka türlü muamelede bulunmalarına izin vermiyordu. İslâm, Müslümanların fethettikleri topraklarda yaşayan hiç kimsenin zorla dine girmesine müsaade etmez. 0, herkesi inanç ve fikrinde serbest bırakır. Hak ile batılın neler olduğunu bildirmekle yetinir. Zorlama sonunda Müslüman olma keyfiyetinin İslâmî bir hareket olmadığını beyan etmekten çekinmez. Bu sebepledir ki; Müslüman Türkler ile Hıristiyan Balkanlılar arasında çok iyi bir ahenk tesis edilmiş, aralarında din ayrılığından başka bir şey kalmamıştı. İslâm’ı kabul etmeyenler bile Osmanlı idaresinden o kadar memnundular ki, sözde kendilerini kurtarmaya gelen haçlılara iltifat etmediler. N. Jorga bu konuda şunları söyler: “Ne kadar tetkik edersek edelim, Osmanlı İmparatorluğu’nun idaresine giren bir şehir veya bir millet içinde Osmanlı idaresine karşı en ufak bir memnuniyetsizliğe bile rastlayamıyoruz. Balkanları kurtarmaya gelen ekseriya bütün Hıristiyan âleminin vicdanlarına hitap edebilecek bir suretle Haçlı seferleri karakteri taşıyan ve bütün Avrupa milletlerinin iştirak ettikleri o büyük seferlerde bile Osmanlı idaresinde bulunan yerli Hıristiyan halkın bunlara katılmak arzusu göstermediklerini katiyetle görüyoruz”.46
2 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.