Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

261 syf.
6/10 puan verdi
Atam bombasıyla vurulması sonucu bir adaya düşen çocukların öyküsü... Sarışın çocuğun ismi  Ralph, on ikisini yeni bitirmiş, adaya düşen uçaktan sağ çıkmayı başarmış. Neye uğradığını şaşırmışken, Domuzcuk lakaplı kilolu gözlüklü hantal bir çocukla karşılaşır. Ralph, düşen uçağa aldırmaksızın deniz kuvvetleri de binbaşı olan babasının gelip kendilerini kurtaracağından emindir, domuzcukun ise bir babası bile yoktur. Kader.... Bir şeytan minaresi buluyorlar ve önceki gözlemlerine dayanarak ses çıkartmak suretiyle adada başka kimse var mı diye bir işaret vermek istiyorlar. Başardıklarında, ormandan bir çocuğun kendilerine doğru yöneldiğini fark ediyorlar. 6 yaşlarında Johnny isimli bir çocuk çıkıp geliyor. Ayrıca arkasından yine onun yaşlarında da üç çocuk daha daha çıkıp geliyor. Bunlardan ikisi ikizdi, isimleri Sam ve Eric.. Daha sonra pelerinli çocuk korosu geldi. Jack Merridew, koronun başındaki çocuk. Diğer koro üyeleri Maurice, Roger, Bill, Robert, Harold, Henry, yorgunluktan  bayılan koro üyesinin adı ise Simon'du. Tanışıp kaynaştıktan sonra aralarından bir lider seçmeye karar verdiler, herkes söz alıp konuşmaya başladı, şeytan minaresi kimde ise söz hakkı onundur kararı alındı. Jack kendisini öne sürerken oylama da Ralph lider seçildi. Hemen yanına Jack ve simonu seçerek burası bir adamı yoksa karaya bağlantısı var mı diye keşfe çıktılar. Dağın tepesine vardıklarında uçağın nereye düştüğünü ve bu bulundukları bölgenin bir ada olduğunu görüp geri dönüş yoluna girdiler. Bir ara domuz bile avlamaya kalkışsalar da bıçağı saplamaya çekinip korktular. Yeni bir toplantı yapıp belli başlı kararlar aldılar, burada hayatı idame ettirecek her şeyin olduğunu ve mutlaka kendilerinin büyükler tarafından bulunacağını söylediler. Ve geçen gemilerin kendilerini görmesi için tepede çalıları toplayıp ateş yakmayı kararlaştırdılar. Odun toplayıp odundan bir dağ yapınca onu nasıl yakacaklarını bilemediler. En son domuzcukun gözlüğünü mercek gibi kullanıp yakmayı başardılar. Belli kurallar ve görev bölümü yapıldı, ateşten sorumlular, deniz gözetleyiciler gibi iş bölümü yapıldı. Yakılan ateş büyüyüp de etrafa yayılınca etrafı korku panik sardı. Yüzünde leke olan ufak çocuğun kaybolduğunu ortalıkta olmadığının farkına vardılar. Daha sonra yangından istifade edip domuz avlamaya çalışan Jack beceremedi. Sonra Ralp ile tartışmaya tutuştular, Jack bize et lazım derken, Ralph barınağın ihtiyaç olduğunu savunuyordu. Tartışmaktan yorulup Ralph ve Jack uçağın düştüğü yeri gözlemlemeye giderken, Simon da fırsattan istifade tek başına ormanı gezmeye koyulur, çünkü çocuklar içinde canavarlara inanmayan tek çocuk odur. Ralph buradan kurtulmanın tek yolunun ateşi söndürmemek olduğunu, duman yapmazlarsa işaret veremedikleri için geçip giden gemilere kendilerini gösteremeyeceklerinden dolayı buradan kurtulamayacaklarını savunur. Jack'ın ateşten sorumlu olanları da alıp domuz avına gitmesi ve bu esnada ateşin sönerek adanın önünden bir gemi geçmesi sonucu herkes çılgına döner, çünkü gemiye işaret verecek bir dumanları yoktur. Kurallar yıkılmaya, bir hayvan gibi hazlarının kurbanı olmaya başlamıştı çocuklar. Jack avdan bir domuz cesediyle döner, durumu anlayınca mahçup olup özür diler. İş işten geçmiştir artık, ateşi tekrar yakıp domuzu pişirip yemeye koyulurlar. Bir toplantı yapıp tekrardan  belli başlı kararlar alırlar, taşlık alana tuvalet yapılacak, ateş sadece tepede yakılacak filan... Ayrıca Çocuklar hayalet gördüklerini bunla ilgili korkularını da açığa vururlar. Jack ralpha rest çekip onu kale almadığını da resmen ilan eder. Bu gruplaşmanın, lidere sadakatsizliğin ilk kıvılcımları olur. Adaya paraşütle bir adam cesedi düşüp tepelerde bir yerde kalır. Çocuklar bu paraşütlü adamı canavar sanır, korkularını saklayamazlar. Çocuklar canavarlar ilgili korkularını ortaya koyunca, canavarı avlamaya karar kılıp domuz geçidine doğru yola çıkarlar. Ralph yollarına çıkan bir domuzu burnundan mızraklayıp kaçırdı, bu ona bir sevinç ve bir gurur yaşattı. Başka canlılara zarar verebildiğini, o cesareti kendinde bulabildiğim görünce içten içe sevindi. İçindeki canavar adeta uyanmıştı. Bu bölgede canavar olmadığına kanaat getirdiklerinde adanın ortasından geçip kale dedikleri tepe noktaya bakmaya karar verdiler üç kişi yola koyuldular.. Tepeye doğru  ilerleyip devam ederken bayırda oturmuş şekilde uyur gibi duran bir maymuna benzeyen bir yaratık görüp etrafa kaçıştılar. Bu canavar diye kaçıştıkları adaya paraşütle düşen cesetti. Oradan ayrılarak, tüm çocuklar toplanıp toplantı yaparlar. Jack restini çekip artık Ralph'i kimsenin başkan olarak görmek istemediğini söyler. Kim Ralph'i başkan istiyor diye sorar, kimse el kaldırmaz, kim istemiyor diye sorar yine kimse el kaldırmaz, sinirlenip Ralph'i korkaklıkla suçlar ve sizin grubunuzda kalmayacağım deyip ormana doğru yol alarak oradan ayrılır. Billy ve Roger de onun arkasından gidip grubu terk ederler. Savaş çanları artık çalmaya başlamıştı, çocuktular fakat doğada birer hayvan gibi vahşileşiyordular. Domuzcuk kendisini sürekli azarlayan Jack'ın buradan ayrılmasına çok sevinir, tekrar ateş yakmaları gerektiğini söyler ve yakarlar da. Bazıları tepeye çıkıp canavarla yüzleşmeyi söylese de bu fikir kabul görmez. Jack sahilde kendisine eşlik eden iki çocuğu da alıp toplantı yaptı başkanın kendisi olduğunu, ava gideceklerini, her avdan bir parçada canavara bırakmaları gerektiğini, belki bu şekilde canavarın kendilerine saldırmayacağını bildirdi. Ava çıkıp yoğun uğraş sonunda bir dişi domuz avladılar, kafasını canavara sunmaya ve pişirmek için de Ralph'in grubundan ateş çalmaya karar verdiler. Jack ve avcıları vücutları boyanmış ve çıplak bir şekilde Ralph'in olduğu mekanı basıp ateş çaldılar, Jack diğer çocukları da vahşiler arasına, kendi kabilesine katılmaya davet edip buradan ayrıldı. Simon, renkten renge giren kendi kendine şişen ve kocaman ağzı olan Sineklerin Tanrısını görüp de onunla sohbet edince şoka girdi. Canavarlara inanmayan tek çocuktu Simon. Esas canavar insanın içindeydi... Ralph ve kabilesi hazlarına yenik düşüp, Jack'ın domuz şölenine gittiler, Jack onlara et sundu herkes yiyip doyunca çocukları kabilesine katılmaya davet etti. O sıra da Simon'un ölüsü de sahilde göründü, denizin koynuna karışıp kayboldu. Ralph, Domuzcuk, büyüklerden Eric ile Sam, iki de ufak çocuk kalmıştı. Jack avcılarla bir gece yarısı barakaları bastı, kavga çıktı, Domuzcuk'un gözlüğünü de ateş yakmak için çaldılar, Domuzcuk artık kördü. Ateşleri çalınmıştı ve mevcut ateşleri de artık sönmüştü. Bazılarında hafif yaralar vardı. Karar kılıp Jack'ın karşısına dikilip gözlüğü almaya karar verdiler. Jack'ın barındığı mağara önüne geldiklerinde yüzleşme, tartışma ve kavga başladı. Jackın vahşilerinden biri büyük bir kaya yuvarlayıp Domuzcuk'a vurdu, başı yarıldı ve şeytan minaresiyle beraber denize karışık ölüp yok oldu. Artık Ralph'in deniz minaresi de şefliği de kalmamıştı. Jack'la dövüşü de mızrakla yaralanan Ralp, Eric ile Sam'ı bırakıp ormana kaçmak zorunda kaldı. Yalnız başına kalınca yarasıyla ve gerçeklerle yüzleşti. “Hayır. Onlar bu kadar kötü olamaz. Bir kazaydı bu.” dese de bu söylediğine kendisi bile inanamadı. Jack Landon'un Beyaz Diş romanındaki hayvanın evcilleştirilip insanlaştırılmasıyla, insanın vahşileştirilip hayvanlaştırılması gibiydi adeta bu olay. Onlar birer vahşiydi artık, Afrika savanlarında ki aslanla ceylan gibi doğal seçilimin köleleriydiler. Çocuk değildiler, bedenleri ufak olabilir fakat öfke ve nefretleri büyüktü. Onlar birer canavardı adeta. Esir düşen Eric ve Sam da artık bu vahşilerin birer üyesi olmak zorunda kalmıştılar. Ralph vahşileri yakın bir tepeden izlerken Eric ile Sam'ın nöbet için tepeye geldiğini görünce onlarla konuştu. Ralphi öldürmek için yarın tüm adayı dolanacaklarını onu bir domuz gibi avlayacaklarını söylediler. Ralp kabileye yakın otluk ve çalılık alana saklanacağını ne kadar yakın olursa bulunmasının zor olacağını düşündü. Gün ağarıp da kendisini avlamak için arayan vahşilerin dolandığını görünce bir domuz olsam bu avcılar karşısında napardım diye düşünüp, bir hayvan gibi fikirler geliştirmeye çalıştı. İşler ters gidip de ateşin ormana yayılıp orman da yanmaya başlayınca bir vahşiyle karşılaştı, savaş taraftarı olmasa da Ralph, adeta yaşamak için öldür prensibiyle onu öldürdü, artık kendisinin de bir vahşi hayvan olduğunun farkında değildi. Öldürdüğü vahşinin arkasından da diğer vahşilerin geldiğini görünce, artık ölmenin kaçınılmaz son olduğunu kabullendi. Kaçarken düşüp yuvarlandı, başını kaldırdığında karşısında deniz kenarında bir filika ve bir deniz subayı görünce şaşırdı... Subay onları oyun oynuyor bu şekilde adadan kurtarılana kadar vakit geçiriyorlar sandı. Büyük kimse olup olmadığını, bir lider var mı diye sordu. Ralph liderin kendisi olduğunu, adada büyük kimsenin olmadığını beyan etti. Fakat deniz subayı adada ölenlerin olduğunu ve kaç kişi olduklarını bilmediklerini görünce tuhaf bir hale büründü.. Ralph uzun uzun titreye titreye ölen dostlarına ağladı, diğer çocuklarda ona eşlik ettiler... Deniz subayı sırtını çocuklara, yüzünü denize doğru dönerek adeta ağlayarak içlerini boşaltmalarına müsade etti...
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,2bin okunma
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.