Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

488 syf.
1/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Biz Ne Aydınlanmışlar Gördük Aslında Yoktular
Illuminati siyasetle hiç ilgilenmeyenlerin dahi hakkında ucundan kıyısından bilgi sahibi olduğu bir örgüttür. Öyle bir örgüttür ki dünya üzerinde ondan daha büyük bir örgütün olmadığı sanılır. Bu örgüt hakkında kafa yoranlar örgütün dünyayı perde geresinden idare eden asıl örgüt olduğu konusunda hemfikirdirler. Bu araştırmacılara göre -tabiri caizse- Allah’tan sonra Illuminati gelmektedir. Illuminati günümüzde bir peygamber hâline gelmiştir. Ama insanlara güzel ahlak aşılayan peygamberlere zıt düşünceler ihtiva etmektedir, çünkü yapıcı değil, yıkıcı karakterlidir. Illuminati hakkında kafa patlatanlar insanları uyanık kalmaları yönünde uyarmaktadırlar. Onlara bakılırsa ulus olarak uyamık olduğumuz müddetçe Illuminati’nin saldırılarını geri püskürtebiliriz. Oysa bu göründüğü kadar basit değildir, çünkü örgüt gizlidir. Illuminati’nin gizliliği onun hakkında aslında elle tutulur gözle görülür bilgilerden yoksun olmamıza sebep olmaktadır. Dolayısıyla bu örgüt hakkındaki her yorum gizlilik sınırlarının dışını kapsamaktadır. Doğaldır ki gizli olan bir şey hakkında adamakıllı bilgi sahibi olunamayınca yorumlara başvurulur. Bilgi temelli olmayan yorumlar da dayanaktan yoksundur. Bunu temeli çürük bir yapıya benzetebilmek mümkün. Böyle bir bina çok küçük bir sarsıntıda dahi yerle bir olacak, tarihe karışacaktır. Şüphesiz, bu tip yorumlar da yoruma açık hâle gelir. Böylece ortaya temeli olmayan bir yorumlar silsilesi çıkar. Ağzı olan konuşur, kalemi olan yazar ve bu Illuminati canavarı büyütülür de büyütülür. Biz kitap kurtları da kitapçıların raflarında bir dolu Illuminati kitabı görünce merak edip alırız aklımızdaki soru işaretlerini gidermek için. Ancak o soru işaretlerini bir türlü yok edemeyiz. Çünkü anlarız ki yazılanlar bilgiye dayanmamaktadır, yorum odaklıdır. Eğer bilinçli bir okursanız, yazılan her şeye inanan ucuz okurlardan değilseniz, okuduklarınızı akıl süzgecinden geçiriyorsanız Illuminati hakkında yazılan her şeye inanmanızın mümkün olmadığını görürsünüz. Çünkü demek ki sapla samanı birbirine karıştırmayacak kadar kafanız çalışıyordur. Günümüzde çok ilgi çeken konulardan biri olan Illuminati hakkında yazılan kitapları okudukça sapla samanın çokça birbirine karıştırıldığını görüyorum. Son okuduğum Illuminati kitabında da var bu. Aytekin Gezici’nin Illuminati kitabında da vardı aynısı. Sanıyorum bütün Illuminati kitaplarında var bu. Çünkü şu ana kadar beni şaşırtan bir Illuminati kitabına rastlamadım. Bundan sonraki kısımda yeni bitirdiğim Ali Kuzu’nun Illuminati kitabı hakkındaki görüşlerimi paylaşacağım. Kitabın tam adı Derin Dünya Devleti Illuminati. Kitabın alt başlığı ise Yeni Dünya Düzeni, Tanrı İmparatorluğu. Gayet dikkat çekici başlıklar. Kariyer Yayıncılık’ın bastığı kitap 486 sayfadan mürekkep. Çok okunan, çok satılan kitaplardan biri. Elimde 15. baskısı mevcut. Öncelikle çok okunacak kitap olma niteliğini taşıyıp taşımadığına bakalım. Aslında bu kitabı içinde kaynakça gördüğüm için almıştım. Ama ne yazık ki yanılmışım. Çünkü tam bir fiyasko çıktı. Öncelikle kaynakça kısmı laf olsun torba dolsun diye hazırlanmış. Sanki alacağı kitaplarda kaynakça arayan okurların gözünü boyamak için konulmuş oraya. Kapak da vitrinin ön sıralarına ilgi çeksin diye konulan ürünler gibi süslenip püslenmiş. (Gezici’nin kitabı da böyleydi.) Kitapta dış görünüş olarak her şey mükemmel. Peki ya içi? Kitabı karıştırmaya başladığımızda tam bir intihal silsilesiyle karşılaşmaktayız. Hiç üşenmeden sayfaların arasından rastgele cümleler cımbızlayıp bilgi tanrısı Google’a sorduğumda hep başkalarının yazdığı yazılar çıktı karşıma. Anladım ki Ali Kuzu oradan buradan arakladıklarını kendi sayfalarına taşımış kendi malıymış süsü vererek. Söz gelimi ilk sayfalara baktığımzda Adnan Hoca olarak bilinen Harun Yahya’nın Yeni Masonik Düzen, Kabala ve Masonluk ve Global Masonluk kitaplarından aşırmalar yapıldığını görüyoruz. Bu kitaplardaki cümleler kaynak adı verilmeden noktası virgülüne aynen aktarılmış. Kuzu internetten bulduğu bilgileri de yine internet adresi göstermeden aynen aktarmış. Bundan dolayıdır ki Kuzu resmen toplama bir kitap yazmış. Kitabın adı “Illuminati Antolojisi” olsaymış yadırgamazdık en azından. Kuzu “yazar” olarak değil de “derleyen” olarak gösterilseymiş daha doğru olurmuş. Kuzu kitabını düzensiz, özensiz, dikaktsiz, ciddiyetsiz, üstünkörü bir duruşla, yaklaşımla kaleme almış. Kitapta bir bütünlük yok. Yazılar arasındaki üslup farklılıkları çok dikkat çekiyor. Çünkü kendi düşüncelerini paylaşmamış okurlarıyla. Kendisinin bile her yazdığı cümleye inandığını sanmıyorum. Söz gelişi “backmasking” diye bir yöntem varmış. Tanımı şarkılara tersten, düşük sesle, genelde bas müziğin fazla olduğu yerlere gizli mesajlar yerleştirmekmiş. Kitapta aynen böyle yazıyor. Peki, örneği ne? Duman’ın bir şarkı sözündeki “Giderek üzdün bizi zaman” dizesi. Neymiş efendim, bunu backmasking yöntemiyle dinlersek bu dize “Namaz bizi üzdün giderek” şekline dönüşüyormuş. Pes doğrusu, değil mi? Duman grubunu dolaylı yoldan namaz düşmanı gibi göstermekten başka bir hedefi var mı bu açıklamanın? Kuzu, Duman grubunu resmen ateşe atıyor. Grubun yerinde olsam Kuzu’ya hiç beklemeden dava açarım. Çünkü, Allah korusun, bu kitabı okuyan bir yobaz namaza düşmanlık besliyor gerekçesiyle Duman grubunun üyelerinin üzerine “x” işareti koyabilir. Çünkü bu ülkede dinine hiç toz kondurmayan, dinine yapılmış en küçük bir eleştiriyi dahi kendine yapılmış bir saldırı olarak telakki eden aşırı uçta o kadar çok insan var ki! Eğer Kuzu bu ihtimali düşünseydi kuvvetle muhtemel bu örneği vermezdi. Kuzu’nun başkalarının yazdıklarını aşırdığını önceki satırlarda anlattık. Aşırmakla birlikte anlamını bilmediğimiz sözcükleri dahi açıklama gereği duymamış. Bu yüzden yazdığını kitabı bir kez bile okumadığına kalıbımı basarım. Örneğin “İnsanları İlaçlarla Öldürmek” başlığı altında anlamı açıklanmayan o kadar çok kavram var ki! Yazarın bu kavramlara hâkim olduğunu hiç sanmıyorum. Yazarın bilimsel araştırmalara yaklaşımı da çok yanlış. Söz gelimi İsviçre’nin Bern şehrinde kurulan CERN laboratuvarında bilim adamlarının Tanrı parçacığını bulmak için yırtınmasıyla alay ediyor. Bilim adamlarının milyarlarca doların harcandığı bu araştırma sonucunda “üçün birini” bulduklarını ifade ediyor. Bilime bu şekilde mi yaklaşılır? Ayrıca kullanılan ifade de çok çirkin. Ne demek üçün biri? Bu bakış açısıyla bir arpa boyu yol alınamaz. Yazar, kaynakçayı da düzgün hazırlamamış. Eften püften bir kaynakça bölümü koymuş. Bazı kaynaklar iki kere yazılmış. Ayrıca kitapta adı geçen kaynakların birçoğu kaynakçada yok. Kaynakçaya bakınca da kitabın yazım aşamasında ne kadar ciddiyetsiz bir tutum sergilendiği gayet anlaşılıyor. Kitapta öyle bir yorum var ki daha önce karşınıza çıktığını veya aklınızın ucundan bile geçirdiğinizi hiç sanmam. Aynen aktarıyorum: “Aslında Titanic’in, Dünyanın çeşitli ülkelerinin elit tabakası yolcularıyla beraber suya gömülmesi, Allah tarafından Yeni Dünya Düzeni hedefindeki İlluminati ailelerine bir uyarı idi.” Ardından başka bir ucube, safsata daha geliyor: “İlluminati’nin bir buluşu da Komünizm idi.” 83. sayfada yer alan, yazım yanlışlarıyla dolu bu cümlelere ancak şapka çıkartılır (!) diyor ve burada susma hakkımı kullanıyorum. Kitapta ikilemelerin arasına hep virgül konmuş. Orijinal metinlerde yer alan ikilemelerin arasına bile virgül yerleştirilmiş. Oysaki bir kuraldır, ikilemelerin arasında virgül konmaz. Bir paragrafta Shakespeare’in eserlerinin gerçek yazarının büyük olasılıkla Francis Bacon olduğundan bahsediliyor. Tamamen uydurma bu savla ilgili başka herhangi bir cümle yok. Sadece kafa karıştırmak için yazılmış izlenimi uyandırıyor. Kitaba alınan başka bir sav daha var ki onun da üstüne gidilmemiş. Yazar, Aytunç Altındal’ın zehirlenerek öldürüldüğünü düşünüyor. Ayrıca burada bir mantık hatası yakaladım. Altındal Gül ve Haç örgütünün Türkiye’deki liderinin ünlü bir hukukçu olduğunu ortaya çıkarmış, ancak canı tehlikeye gireceği için ismini vermemiş. Yani, ortada zehirlenmesi için bir sebep yok, çünkü ismini açıklamamış o kişinin. Böyle olunca soru sorma hakkım doğuyor: Altındal’ın cinayete kurban gittiğini nereden uyduruyorsunuz Ali Bey? Hangi herzeyi yazsam bilemiyorum. Dağ gibi olmuş bulaşıklar gibi yığılmış üst üste. Yeni dünya düzeni komünistmiş; Rockefeller denetimindeki ABD hükümeti 80 yılı aşkın bir süredir komünizmi desteklemekteymiş; Stalin Rockefeller’ın, Rothschild’ın ve diğer bankerlerin ajanıymış; Roosevelt, Truman ve Eisenhower Stalin’in komünizmini desteklemiş. Mış mış da mış mış! Bu kitabı okurken hiç gülmedim desem yalan olur. O kadar gülünç ifadeler var ki... Bunlardan birini örnek vereyim hemen: “Eğer doktorunuzun Rockefeller yapılanmasına mensup yozlaşmış biri olduğunu nasıl anlarsınız? Ona sorun: ‘Selasyon, ozon, ultraviyole, zırh tiroid, homeopati, kiropratik, natüropati, bitkiler, vitaminler ve tercih özgürlüğünü kullanıp destekliyor musun? Eğer yanıt hayır ise, bilmiyorum, belki veya ‘tıp okulunda beslenme ve alternatif terapi derslerini görmemiştim’ ise, kendinizi nazikçe affedin ve bütün bir tıp doktoru bulun kendinize.” O kadar kitap okudum, ancak bu kadarına rastlamadım. Gülsem mi, ağlasam mı bilemiyorum. Bu kadar kitap yazan biri nasıl olur da gözlerden yaş gelinceye kadar güldüren komikliklere itimat eder? Ya Ali Kuzu’nun aklından zoru var ya da benim. Kitabın kapağında adı geçtiği için yazarlık sıfatını taşıyan Kuzu gündemi de takip etmiyor anlaşılan. Yıl 2016 olmuş, hâlâ Usame bin Ladin’in yakalanmadığından dem vuruyor. Kitabı yazdığı gibi bırakmış, hiç güncellememiş. Kitabın benim nazarımda tek ilgi çekici yanı “Komplo Teorisi” filmi hakkında yazılanların doğru olup olmayabileceği şüphesi uyandırması oldu. 17 Ağustos depreminden iki yıl önce çekilen filmde Türkiye’de 7.3 şiddetinde deprem olacağından ve Türkiye’ye gelen ABD başkanının depremde hayatını kaybedeceğinden bahsediliyormuş. Bu bilgiye de inanmadım, ama yine de filmi izledim belki doğruluk payı vardır diye. Mel Gibson ile Julia Roberts’ın başrollerini paylaştıkları filmde bu komplo teorisinden bahsediliyor. HAARP teknolojisi ile elektromanyetik dalgalar yayıp istenilen ülkede suni deprem meydana getirilebilirmiş. (Ramazan Kurtoğlu’nun kulakları çınlasın.) Emperyalist güçlerin Türkiye üzerinde emelleri olduğu için Türkiye’yi çok zor durumda bırakan böyle bir deprem tasarlanıp uygulanmış olabilir. Gerçi Türkiye’nin depremle yatıp kalkan bir ülke olduğunu da unutmamak gerekir. Kitapta düzgün yazılar da var. Özellikle kitabın yarısından sonraki, akademik tarzda kaleme alınmış makaleler kitaptaki seviyeyi yükseltiyor. Ne var ki bunlar da aşırılmış. Hangi makaleyi kimin yazdığını internetten öğrenmek pekâlâ mümkün. Sözün özü Illuminati kitabı tam bir fiyasko. Kaynakçası olduğu için aldığım kitap beni hiç tatmin etmedi. Her kaynakça hazırlayanı “yazar” sanma yanılgısına düşmemek gerekiyor belli ki. Bu da bana bir ders olsun. Saygılarımla...
Dünyanın Derin Devleti İlluminati
Dünyanın Derin Devleti İlluminatiAli Kuzu · Kariyer Yayınları · 2014372 okunma
·
195 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.