Öncelikle Kitap iki bölüm ve 17 hikayeden oluşuyor. Okumaya başladığınız anda kendi dünyasına çekiyor sizi, yazarın dili o kadar duru ve akıcı ki elinizden bırakasınız gelmiyor kitabı. İçindeki hikayeler öyle masalsı değil bilakis hayatın göbeğinden kopup gelmiş kahramanları barındırıyor. Bu sebepten başka başka hayatlara tanıklık ediyorsunuz. Daha doğrusu anlatımıyla size yaşamadığınız anıları empati yaptırmak suretiyle yaşatıyor.
Kelimeler duyguların en yoğun olduğu anlarda yetersiz kalırmış hem sevinçte hem acıda.. bu yüzden dilsizdir derler ya yazarın beni etkileyen taraflarından biri de duyguların zirveye ulaştığı anları anlatmadan okuyana aktarması. Her karakteri ince ince tanıtıp sonunda asıl duyguyu okuyanın anlamasını sağlayan durumu ortaya koyuyor ve siz kendi zihninizde hayal ederek anlıyorsunuz. Bu yüzden sanırım yabu'nın hikayesi kitapta en çok etkilendiğim kikaye oldu. Ve son olarak pastadan bir dilim tadımlık koyalım okumayı düşünenlerin başlamasına vesile olsun çünkü benim başlamamı sağlayan denk geldiğim bu cümleydi:
Kabına sığmaz olunca bana koşardı eskiden
Şimdi bunu yapmıyor,
Kırgın.
Kırgınlığının nedenini çözemiyorum bir türlü
Gözleri artık çok uzaklaştı
Okunmuyor.
Keyifli okumalar