Yıllar boyunca devlet, Güneydoğu’da halktan çok ağa ve şeyhe daha yakın bir politika izledi. Feodal yapının hüküm sürdüğü bölgede, siyasetçi sadece oy deposu olarak gördüğü insanları teker teker ikna etmek yerine, şeyh ve ağaları ikna etmeye çalıştı. Bunun karşılığı da olacaktı. Devlet, ‘bu iyiliğin’ karşısında bütün olanaklarını ağa ve şeyhlere kullandırarak, onları daha da zengin ve güçlü yaptı. Okkan’dan sonra bu tablo değişmeye başlamıştı. Bir konuşmasında şunları söylemişti: “Şimdi çok iddialı olacak ama, Diyarbakır’daki huzur ve güven "Türkiye'nin huzur ve güvenidir. Çünkü dünyada oynanan oyunun Türkiye üzerindeki en güzel sahnesidir Diyarbakır. Cahil çok.
İnsanlar kolay kanıyor. On dokuz yıldır okullar kapalı kalmış. Eğitim yok, kültür yok insana, ‘Bunu devlet öldürüyor’ dediğin zaman inanıyor işte biz burada bunu yıktık.”
Yıkmıştı yıkmasına ama, Güneydoğu’da halkla devletin yakınlaşması birçok kesimin işine gelmiyordu, başta da şeyh ve ağaların.