Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

184 syf.
·
Puan vermedi
TARJEİ VESAAS/BUZ SARAYI-çeviri: MELİH CEVDET ANDAY ( 1973 TDK Çeviri Ödülü) Kıymetli öykü yazarı Pelin Buzluk’un kısa bir sunumundan duymuştum ‘’Buz Sarayı’’nı. Pelin Buzluk övmüştü kitabı. Onun beğenisine güvendiğim için hemen gidip aldım ve bir solukta okudum, kitabı. Ayrıca Tomris Uyar da bir söyleşisinde övmüş bu romanı. 1972’de bu yana farklı yayınevlerince basılan bir kitap olmasına rağmen nasıl oldu da duymadım bilmiyorum. Çevremde bir okuyanına da rastlamadım. Neyse Tarjei Vesaas ile tanışmanın vakt-ı zamanı buymuş demek ki…Kendi adıma telafisi zor bir gecikme de olsa hakikat bu. Kitabın bir başka özelliği de değerli şair, yazar, çevirmen Melih Cevdet Anday tarafından çevrilmiş olması ve Anday’ın bu çeviriyle 1973 TDK çeviri Ödülü alması. ‘’ Ne kadar yalın bir roman bu? Ne kadar incelikli, ne kadar güçlü…O kadar farklı, öyle biricik ki…Unutulmaz. Sıra dışı…’’ Doris Lessing, The Independent’te bu sözlerle tanıtıyor bu şaşırtıcı romanı. 'Buz Sarayı'nın yazarına gelince... Norveçli yazar, Tarjei Vesaas kimdir, nasıl biridir, ne yapıp etmişliği var diye bakınca şunları gördüm: Vesaas hem yazar hem şair. 1897'de Norveç'in Telemark bölgesinde bir çiftçi ailesinin en büyük oğlu olarak doğmuş. Vesaas erken yaşlarından itibaren yaşadığı köyün çevresini kuşatan ormanda, düzlüklerde dolaşmayı seven, biraz içine kapanık, kızlara arası pek iyi olmayan biridir. Yalnız kalmak belki bir tercih belki de içinde çoğalmanın bir yolu olmuş onda. Gündüzleri çiftlikte çalışıp geceleri kitap okurmuş. Erken yaşlarında yazmaya başlamış. 37 yaşına kadar baba evinde yaşamış. 1970'teki ölümüne dek 22 roman, 6 öykü kitabı ve 6 şiir kitabı yazmış. Tarjei Vesaas, bütün sessizliğini, ıssızlığını yazılara dökmüş ve iyi ki de dökmüş. Sanatçıların çektikleri eziyet, çile ve acıda bir kutsiyet varsa o da bu zorlukların onlarda dünyayı aydınlatan, insanı yücelten büyük bir maharete dönüşmesinin yüklediği bir kutsiyettir. Buzdan Saray, okuyan herkesi kristallerinden yayılan yanılsamalı ışık oyunlarının büyülü gösterisinde beliren gövdesinin içine çeker. Hiçbir okur kurtulamaz o sarayın içine girmekten, orada üşümekten, ürpermekten ve Unn ile birlikte orada donmaktan. İnsan, insanın aydınlığa veya karanlığa açılan kapısı olabilir. Bir başkasının evrenine çekilirken onun doruklarını, uçurumlarını, göz kamaştıran ışıldayışını, gizlerini, yanılsamalarını, derinliğini, renklerini, savruluşlarını, kendisini doğuruşunu, öldürüşünü keşfedişin tuzaklar ve sürprizlere açık doğasıyla karşı karşıya kalırsınız. Unn da Sıss için böyle başka bir evrene dahil oluşun sırlarla dolu yolculuğuna dönüşüyor. Ömrümce okuduğum en özgün, tuhaf, şaşırtıcı, büyülü romanlardan biri olduğunu belirtmeliyim. Bu denli sade, yalın ve kısa cümlelerle bu denli bir yoğunluk ve etkileyicilik yaratmak, ancak önünde saygıyla eğilmeyi gerektiren bir ustalık ve deha demektir. Yazar bu üslubu baştan sona hiç değiştirmiyor. Kısa, yalın ve sade cümlelerle insanın karmaşık duygu ve ruh durumlarını tam bir isabetle yakalamayı nasıl başardığı yazarlığının büyüsünde saklı. Norveç’in karlarla, buzlarla çevrili, dondurucu soğuklarının kemiğe işlediği bir köyünde geçer olay. Köye dair fazla bir betimlemeye başvurmasa da köyün yakınından bir ırmağın geçtiğini ve orada bir gölün olduğunu anlıyoruz. 12 yaşındaki Unn adlı küçük kız annesini kaybettiği babası da çekip gittiği için o köyde yaşayan teyzesinin yanında yaşamaya başlar. Okula da gitmektedir. Okulda kendi yaşıtı çocukların ilgisiyle karşılaşsa da hemen herkese mesafeli durmaktadır. Unn’un garip ama karşı konulmaz büyüleyici bir ışıltısı vardır. Sınıfta bir tek Siss adlı kız ona yaklaşabilir. Aynı günün akşamı, Unn’un teyzesiyle yaşadığı eve misafir olur Siss. O gece aralarında garip, anlatılamaz, gizemli bir etkileşim gerçekleşir. Ancak ikisinin anlam verebileceği derinlikte ve türde bir etkileşimdir, bu. Ertesi gün okulda buluşmak üzere ayrılırlar. Siss karanlıkta evine gider. Mevsim kıştır. O gece, ikisinin de ruhlarında büyük bir değişim yaratmıştır. Ancak romanın seyri bundan sonra değişir ve okuyucu nefes kesen bir yolculuğa çıkarılır. Unn ertesi gün okula gitmek yerine gölün ötesinde bulunan çağlayanın sularının donmasıyla oluşan devasa buzdan saraya gider. Buzdan sarayın içi odacıklarla doludur. Işık oyunlarının ayartıcı hileleri Unn’u içeri doğru çeker, artık geri dönüp yolunu bulamaz bir noktadadır. O gece fark edilir ve bütün köy onu aramaya çıkar. Buzdan saray da aranmasına rağmen Unn bulunamaz bir türlü. Sıss büyük bir keder içinde çırpınmaktadır. Yazın karlar eriyinceye dek aranır ama kimse ulaşamaz Unn’a. Karlar eridiğinde buzdan saray yıkılacaktır ve yıkılır ancak yıkılış sırasında orada hazır olmalarına rağmen çocuklar yine rastlayamazlar kayıp kıza. Roman bir muamma içinde biter. Yazarın buza, kara, soğuğa dair betimlemeleri eşsizdir. Sonuç: Mutlaka okumalı… .
Buz Sarayı
Buz SarayıTarjei Vesaas · Timaş Yayınları · 2014312 okunma
·
136 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.