Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

352 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Hazar Sözlüğü
Kitap Hazar tartışması yani din değiştirmeleri üzerine. Üç bölümden oluşuyor. Kırmızı Kitap( Hristiyanlar ), Yeşil Kitap ( Müslümanlar ) ve Sarı Kitap ( Yahudiler ). Kitabın sonunda da bazı ek bölümler var. Kitap üç yüzyıl üzerinde hareket ediyor. 9. yüzyılda Hazar Kağan'ı bir rüya görüyor ve bu rüyayı yorumlaması için üç semavi dinden birer temsilci çağırıyor. Bir filozof, bir Müslüman din adamı ve bir haham Kağanın huzurunda gördüğü rüyayı yorumlamaya başlıyor. "Tanrı niyetlerini onaylıyorsa da eylemlerini reddediyor." diyen bir meleği gördüğü düşünü en iyi açıklayan kişinin tarafını seçecek olan kağanı her kitapta -Kırmızı Kitap'ta hahamın sözlerine inanacakken, Yeşil Kitap'ta filozofun sözlerine teslim olacakken ve Sarı Kitap'ta da Müslümanı seçmek üzereyken- diğer bir din adamına inanmak üzereyken Prenses Ateh devreye girerek sözleriyle sadece o kitabın ayrıntıyla işlediği din adamına yönelmesini sağlıyor. Prenses Ateh’in Kağan'ın tam olarak nesi olduğu bilinmiyor. Ama Kağan'ı her kitapta bu şekilde etkilemesi cezasız kalmıyor ve diğer dinlerin şeytanları Ateh'i cezalandırıyor. Ve Ateh düş avcıları tarikatının koruyucusu ölümsüzlükle lanetleniyor. Cinsel organı alınıyor. Ve sadece Hazarlar' da yetişen balığa benzeyen bir meyvenin adı olan "ku" kelimesini söyleyebiliyor. Bundan hemen önce bir sürü papağan getirtip onlara Hazar dilinden birer kelime ezberletip salıyor. Kitap 17. yüzyılda Hazar Sözlüğü'nün peşine düşen üç kişi üzerinden her bölümde devam ediyor. Kir Avram Bronkoviç ( Hıristiyan ), Yusuf Mesudi ( Müslüman ) ve Samuel Cohen ( Yahudi ). Bu üç düş avcısı birbirlerini bulup kendi dinlerinde olan kaynakların diğer iki dindeki nüshaları ile birleşince eksikliklerin tamamlanacağını ve sözlüğün anlaşılabileceği düşüncesi ile harekete geçiyorlar. Üç kişi üç şeytanla karşılaşıyor. Mesudi Cabir ibn Akşani ile ünlü on bir parmak tekniğini ustalıkla kullanırken onbirinci parmak yerine kuyruğunu kullandığını görerek onu tanıyor ve uzun bir konuşmaya girişiyorlar. Cohen her elinde iki başparmağı olan Efrasinya ile karşılaşıyor ve aralarında bir bağ oluşuyor. Cohen gitmek zorunda olduğunda şeytan bir gün farklı şekillerde tekrar görüşeceklerini söylüyor. Bronkoviç ise Cebrail'e yakardıktan sonra üstün bir resim yeteneğine kavuşan Nikon Sevast'la karşılaşıyor ve Sevast onu takip eden Teoksist Nikolski ile kâtip olarak Konstantinopolis'te Kir Avram'ın yanına giriyorlar. Sevast sizin kiliseniz 300 yıl daha ayakta kalabilecek mi sorusunu sorarak Avram'la 293 yıl sonra tekrar görüşeceklerini ve bunu göreceklerini söylüyor. Mesudi'de Cohen'in düşlerini avlayarak Bronkoviç'i buluyor ve ondan iş isteyerek yanına giriyor. Cohen'i de bu şekilde bulmayı amaçlarken Konstantinopolis'teki başkonsolosluktaki görevinden ayrılarak Türk-Macar savaşına gitmek üzere Tuna kıyılarına giderler ve burada Badenski'nin yanına gelirler. Cohen'se Türk Paşa Sabliak'ın yanında işe girerek Tuna kıyılarına gelir. Tuna' da Sevast Mesudi ve Bronkoviç'in nüshalarını yok eder. Bunun üzer,ne Mesudi Sevast'ın tek burun deliği olduğunu ve bir şeytan olduğunu söyler. Ama orada Cohen'i beklemeye devam ederler. Mesudi ve Sevast zar atarken - şeytan kaybediyor ve hırsla devam ediyordu. ölecekmiş gibi.- Türk birlikleri ve Sabliak Paşa oraya gelir ve Sevast bir kılıç darbesiyle ikiye bölünür. Uyuyan Bronkoviç'in bir mızrak darbesiyle göğsü deşilir ve Cohen sırada yere yığılır. Sıra Mesudi'ye gelirken -Cohen düş avcılığı ile Paşa'yı önceden etkilemeyi başarmıştır.- Paşa'nın Cohen öldü mü sorusuna verdiği cevapla yaşamak için bir gün daha kazanır. Ama düş avcıları bir araya gelemez. 20. yüzyılda ise yine üç kişi Dr. İsailo Suk ( Hıristiyan ), Dr. Dorothea Schultz ( Yahudi ) ve Dr. Ebubekir Muaviye bu kaynakları araştırmaya başlarlar. 02.10.1982 tarihinde İstanbul Kingston Otel'inde bir kolokyum için bir araya gelirler. Dorothea 1967 de Arap İsrail savaşında kocasını yaralayan Ebubekir Muaviye'yi öldürmek isteğiyle İstanbul'a gelir. Ama onunla konuştuktan sonra Hazar Sözlüğü bahsi geçince öldürmekten vazgeçer ve konuşmaya koyulurlar. Bir kez daha üç araştırmacı bir aradadır. Ebubekir Suk adında Hristiyan bir araştırmacının olduğu ama kendisiyle konuşmak istemediğini söyler. Dorothea Suk'la da konuşup parçaları birleştirmek ister. Bunun için ayağa kalkar silah orada kalır. Oteldeki Belçikalı ailenin babası Van der Spaak yanından geçer. Baba beyaz bir kaplumbağa kabuğundan yapılmış bir müzik aleti çalmaktadır. Suk'un odasına girdiğinde boğularak öldürüldüğünü görür. O anda kendi silahının ateşlendiğini duyar. Oraya baktığında Muaviye'nin de öldüğünü görür. Tam orada ise Belçikalı Spaakların 4 yaşındaki çocuğu Manuel içeceğini sakin bir şekilde içmektedir ve her iki elinde ikişer tane baş parmağı vardır. Anne Belçikalı da çok iyi bir resim yeteneğine sahiptir. Dorothea hemen tutuklanır. Mahkeme sırasında Muaviye'yi değil Suk'u öldürdüğünü söyler ve Muaviye cinayetinden kurtulur. Bu ifadesi ile Belçikalı aile suçlamaların hepsinden aklanır. Mahkemede bir de tanık vardır. İsrail pasaportlu ve Hazar olduğunu söyleyen Ateh adında biri. Yalan ifade vermekten para cezası alır. Çünkü 4 yaşındaki Belçikalı çocuğun bir yetişkin gibi doğrulup nişan alarak Dr. Ebubekir Muaviye'yi öldürdüğünü söylüyordu. Peki 1689'da üç düş avcısı da öldüğüne göre Daubmannus'un 1691 de yazdığı Hazar Sözlüğü nasıl basıldı? Kitap da bu gibi birçok sorunun anlaşılması için didik didik edilmesi gereken birçok nokta bulunuyor. Milorad Paviç kurgunun zirvelerinde gezinerek bizlere başarılı bir yapıt sunuyor.
Hazar Sözlüğü
Hazar SözlüğüMilorad Paviç · Kırmızı Yayınları · 2011130 okunma
·
576 görüntüleme
Hüseyin okurunun profil resmi
Dr. Suk'un satın aldığı yumurtanın son kullanma tarihi cinayetin işlendiği tarih ile aynı. Ve Dr. Suk ölmeden önce yumurtayı kırıyor. Ve kendi hayatını kurtarmak yerine sözlüğü kurtarıyor. Yumurtayı satın alırken soruyor bir nesneyi mesela bir kitabı kurabilir mi diye. Cidden kurgunun zirvesi. Paviç bir dahi!
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.