Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

308 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Arap Saçına Dönmüş Bir Adamın Çalkantılı Hikâyesi
Nihal Atsız hem siyaset hem de edebiyat dünyasında ismini duyurmuş, tarih sayfalarına adını yazın, düşün ve aksiyon adamı olarak yazdıran bir şahsiyettir. Turan ülküsüyle yoğrulan bir Türkçülük anlayışını benimsemiştir. Türkçülüğü Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarının dışına taşmıştır. Onu Türklüğün üzerinde çok durduğu, bir Türk olmayı her şeyin üzerinde gördüğü için faşist olarak niteleyenler çıkmıştır. Milliyetçiler onu kendilerine yakın bulurken İslamcı cenah topa tutar, Müslüman bile saymaz. Çünkü İslamcılık aşırı Tükrçülüğü reddeder. İslamcılığın hamurunda ümmetçilik yatar. Ümmetçilikte bütün Müslümanları bir arada toplama düşüncesi egemendir. Dolayısıyla ümmetçilikte Türkçülük ağır basmaz. Hatta kimi ümmetçiler Türkçülüğü zehir olarak görmüştür. Onlar için tek çıkar yol din birliğidir. Irk birliği için mücadele etmek yerine din birliği için mücadele ederler. Nihal Atsız Türk birliği için canını dişine takanların başında gelmektedir. Yapıtları bu anlayışın izlerini taşımaktadır. Ruh Adam bu yargıya örnek olarak verilebilir. Bu roman çok dikkatli incelendiğinde hayatının sonuna kadar bağlı kaldığı ülküsünden ipuçları barındırmaktadır. Gerçi romanı yazarın sadece gelecek tasavvurlarını işlediği bir propaganda aracı olarak görmek yanlış olur. Çünkü Ruh Adam her ne kadar fikir barındırsa da nihayetinde bir romandır. Bir okur için romanın içine serpiştirilen fikirlerden ziyade romandan alınan zevk önemlidir. Bu da romanın edebî karakteriyle bağlantılıdır. Yazarın üslubu, seçtiği kelimeler, hayal gücü, bilgi ve kelime dağarcığının genişliği bir romandan alınan zevkle doğru orantılıdır. Bu açıdan bakarsak Ruh Adam’da edebiyatın sınırlarının zorlandığını görmekteyiz. Gerçekle kurgu arası bir yerlerde duran özgün bir konu; çok nadiren de olsa günümüzde kullanmadığımız Arapça, Farsça sözcüklere rastlasak da günlük konuşmamızı düzeltecek ve geliştirecek kadar özenle ve titizlikle seçilmiş ifadeler; sınırsız ve okuru son noktaya kadar çeken bir hayal gücü; aşk gibi çeşitli konularla ilgili düzgün ve seviyeli tartışmalar; romantik okurlara dokunan duygusal bir hikâye ve yeri geldiğinde okuru çok fazla malumatla boğmayan tarihe değinmeler veya tarihten yansımalar Ruh Adam’ın ruhundaki ve özündeki nüvenin tarifidir. Bu tarifi romanın dışına çıkmadan, ona içinde olmayan özellikler bahşetmeden biçimlendirirken tartışma barındıran, iki tarafın birbirinden zıt fikirler ileri sürdüğü romanlardan genel itibarıyla ayrı bir zevk aldığımı eklemeden geçmeyeyim. Ruh Adam kralcı olduğu için ordudan atılan Selim Pusat’ın etrafında dönüyor. Askerlik mesleğini canından çok seven Pusat’ın sırf kralcı olup cumhuriyet rejimine karşı çıktığı için vatan haini ilan edilip ordudan atılması canını çok yakıyor, kendisine çok dokunuyor. Ordudan atıldıktan sonra hüzün hayatından hiç eksik olmuyor. Hüzün bir gölge gibi asla peşini bırakmıyor. Ara sıra eşi Ayşe Pusat kocasını ne kadar teselli ve mutlu etmeye çalışsa da çoğu zaman bu teşebbüslerinde başarılı olamıyor. Selim Pusat’ın aklı Divan-ı Harp’te beraber yargılandıkları dava arkadaşı, iki yıl hapis yattıktan sonra intihar eden Yüzbaşı Şeref’e; Çamlı Koru’da Şeref’in mezarını sık sık ziyaret ederken bir gün yanına sokulan Prenses Leyla’ya; öğretmen eşinin en sevdiği öğrencilerden biri olan Güntülü’ye gidiyor. Bir de Yek var, ama kambur Yek’ten nefret ediyor. Yaşamı boyunca çok az mutluluk belirtisi gösteriyor. Ayşe Pusat onun takıntılı yapısını çözüp her ne kadar onu başka şeylerle meşgul etmeye çalışsa da nafile. Selim Pusat içine düştüğü cendereden bir türlü kurtulamıyor. Kafası fazlasıyla çalışıyor aslında, ancak gördüğü hezeyanlar, arkadaşı Şeref’in kendi canına kıymasını kaldıramaması, onun gibi cesaret edip kendini ölümün kollarına bırakamaması benliğini kendisinden alıp başka diyarlara götürüyor ve böyle anlarda Selim Pusat’ın gerçekle bağlantısı kopuyor. Prenses Leyla’ya ve Güntülü’ye gönlünü kaptırıp Ayşe’yi gizli gizli aldatması da içine düştüğü huzursuzluğu büsbütün koyulaştırıyor, derinleştiriyor. (Ancak bu aldatmayı cinsel anlamda bir aldatma sanmayın. Tamamen aşk ve sevda toprağında filizlenen bir aldatma bu. Aklınız hemen bel altına kaymasın!) Selim Pusat’ın gelgitleri, hezeyanları, ruhsal savrulmaları, çırpınışları romanın sonuna kadar devam ediyor. Sonunda Pusat evden çıkıyor ve meçhule doğru yol alıyor. Yazarın kapalı ve sembolik bir anlatımı yeğlemesinden dolayı Pusat’ın evden çıktıktan sonra intihar ettiği sonucuna varmamız pekâlâ mümkün. Bundan dolayıdır ki romanın sonu alışkın olduğumuz sonlara hiç benzemiyor. Bu romanın kesinlikle filmi çekilmeli, olay örgüsüne bağlı kalınaran bir senaryo yazılmalı. İyi bir yönetmen bu işin üstesinden gelecektir. Acaba Ruh Adam ile Faust’u karşılaştıran olmuş mudur? Çünkü bu iki kitap arasında büyük benzerlikler yakaladım. Örneğin iki kitapta da gerçekle kurgu birbirinden ayırt edilemiyor. Hayalı bir yargı günü kuruluyor ve melekler, ruhlar gibi metafizik varlıklar konuşturuluyor. Hatta Tanrı’ya bile rol veriliyor. (Tanrı Ruh Adam’da kimi yerde “göz kamaştırıcı ışık”, kimi yerde “heybetli ses” olarak karakterize ediliyor.) Her iki eserd de yaşanan “an”dan bir anda çok uzak geçmişe ve geleceğe gidiliyor. Okur kendini bir anda başka bir âlemde buluyor. Ayrıca iki yapıt da sembolizm ağırlıklı. Bu açılardan Ruh Adam’ın Faust ile çok büyük benzerliklerinin olduğu muhakkak.
Ruh Adam
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 201926,9bin okunma
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.