Dünya tarihinin gördüğü en büyük paylaşım savaşının tam göbeğinde duran bir kadının, Gertrude Bell'in hikayesi. Nam-ı değer "Çöl kızı" ya da "Hatun". Kadınların dünyanın her ülkesinde geri planda tutulduğu bir dönemde yaşamasına rağmen, kabuğundan sıyrılan ve Ortadoğuyu şekillendiren insanlardan biri olmayı başarıyor. Bunu yaparken de en büyük motivasyonu, kendini önemli biri olarak kabul ettirme dürtüsü. Oldukça meraklı (özellikle dillere ve kültürlere karşı) ve maceraperest. Zorluklar gözünü korkutmuyor kesinlikle, aksine daha da pervasızca girişimlerde bulunmasına sebep oluyor. Bize karşı mücadele etse de aslında bir Türk düşmanı değil. Okuduğum kadarıyla kendi ülkesinin çıkarlarını korumaya çalışıyor, bunu yapabilmek içinde sürekli olarak Osmanlı ile mücadele halinde. Ama Kurtuluş Savaşını destekliyor ve heyecan da duyuyor. Kitap gerçekten başarılı. Ortadoğunun nasıl dizayn edildiğini anlamak için (ki bu dizaynın hala ceremesini çekiyoruz tüm ortadoğu olarak) okunması gerek. Sadece Gertrude Bell'in biyografisi için değil Balfour Deklerasyonu, Sykles-Picot anlaşması ve Paris Barış Konferansı ile alakalı da oldukça fazla bilgi sahibi olabilirsiniz. Ve tabi kukla kral Faysal ile ilgili de. Gertrude Bell'in bizim taraftaki en büyük rakibi Kuşçubaşı Eşref'ten hiç bahsedilmemesi kitapta tuhafıma kaçan tek husus.

Sınırları Çizen KadınTaha Niyazi Karaca · Kronik Kitap · 2018187 okunma

·

94 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Özgün Coşkun