Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

832 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
Farklılıktan ve değişimden korkarak kazanma şansı yoktur...
“Buddenbrooklar - Bir Ailenin Çöküşü” Protestan Kuzey Almanya’da yaşayan zengin bir tüccar ailesinin 1835-1877 yılları arasındaki 4 kuşağının serüvenini anlatır. Hikaye, her ne kadar isminde “ailenin çöküşü” ibaresi geçse de melodramatik ögelerden mümkün olduğunca uzak, gerçekçi bir dille ön planda burjuva aileyi, fonda ise hızla değişen ekonomik ve toplumsal yapıları irdeler. Kendi hayat hikayesinden büyük ölçüde etkilenen 26 yaşındaki Mann’ın-ufak hikayelerini saymazsak- bu ilk eseri Alman edebiyatına damga vurmuş; öyle ki normalde eserlere değil yazarlara verilen Nobel ödülü, Thomas Mann’a verildiğinde “özellikle” bu kitabına istinaden verildiği belirtilmiş. Nitekim bu roman, bizim usta yazarımız Orhan Pamuk’a da “Cevdet Bey ve Oğulları” romanı için esin kaynağı olmuş. Başarılı, uyanık ve hırslı; Tony’nin deyişiyle “atlı arabası ile Almanya’nın dört bir yanını dolaşmış” büyükbabanın binbir emekle kurduğu ticarethanenin yönetimi, kuşaklar boyu erkek çocuklara devrolur. Dönemin sosyal ve toplumsal yapısında bu tarz burjuva ailelerden beklenen davranış kuralları nettir; aile içindeki hiçbir “zayıflığın” dışarıya belli edilmemesi gerekir! Nitekim aile, isimlerine leke sürülecek endişesi ile her türlü “farklılıktan” -farklı görüş, farklı görünüş, farklı yaklaşım, farklı sevgi, farklı bir ilgi alanı- ölesiye korkar ve en yakınlarını bile bu korku yüzünden kaybetmekten çekinmez. Trajiktir ki bu katı duruşları yüzünden ve “başkaları ne der” kaygısından; ne bu ölçüde önem verilen toplum kurallarının ve ekonomik düzenin değişiyor olduğu gerçeğini zamanında görebilirler, ne de güçlerini esas bu bölünmeler yüzden kaybettikleri gerçeği ile yüzleşebilirler. Tarihi konumunu merak edenler için; hikayenin arka planında 1848 devrimleri, Avusturya-Prusya savaşı ve Alman İmparatorluğu’nun kuruluşu vardır. Mann karakterleri zengin betimlemelerle anlatır; öyle ki Tony, Thomas, Cristian, Hanno; hatta evde kalmış kıskanç amca kızlarını bile karşımızda hissederiz. Özellikle karakterlerinin duruşları, mimikleri ve yüzlerindeki belirleyici özelliklere (Tony’nin üst dudağının, Thomas’ın bıyığının, Christian’ın gözlerinin hareketi gibi) odaklanır; örneğin Tony üst dudağını ısırdığında yeni bir haberi olduğunu biz yazarın söylemesine gerek kalmadan anlarız. Bir benzerini Hanno ve annesi Gilda’nın müzik eserlerini yorumlamalarında da görürüz -burada Wagner’e bir saygı geçidi de vardır-. Dört kuşağın, hem dönem hem de karakterlerinin, bu kadar detaylı betimlemelerle aktarılması gibi zor bir işi okuyucuyu sıkmadan, hatta tam tersine her sayfada daha da merak uyandırarak yapan Mann ve eseri muazzamdır. Aile Thomas Mann’ın ailesine, mekan da yaşadıkları Lübeck’e çok benzer. Nitekim bazı karakterler -isimleri dahil- Mann ailesinden birebir alınmıştır. Thomas Mann bu konudaki eleştirilere, “bir yazarın kendi deneyimlerinden yararlanma hakkı”nı savunarak karşılık vermiştir. Kuşaklardır ticaret ile uğraşmış bir ailede sanatçı ruhlu olmanın ve sanatla ilgilenmeye çalışmanın ne kadar zor olduğunu da Thomas Mann birinci ağızdan kendi deneyimi üzerinden bize aktarır. Son olarak, bugün kadınlar günü olması dolayısıyla da, romanın en önemli kadın karakterine ayrıca değinmek isterim. Dönem Almanya’sında kadının hükmü yoktur; en zengin ailelerde bile kadınların aldığı eğitim sadece bazı görgü kurallarını içeren, içi boş bir eğitimdir. Evlenirken drahomasını, başka bir deyişle başlık parasını, kadın yanında götürür kocasına. Bir kadının kocasından boşanması bazı durumlarda mümkündür; ancak aile ve kadın için büyük bir utanç kaynağıdır. Nitekim romanı okurken anlarız ki tüm erkek kardeşlerinden daha güçlü duran ve bu ailenin ayakta kalmasını sağlayabilecek tek çocuk Tony (Antonie)dir; Mann ailesinin en açık sözlü, en dışa dönük, en dişli, her koşul ve şartta ayakta kalmasını bilen -ve tüm bu nedenlerle- en sağlıklı bu üyesi ne yazık ki sadece kadın olması nedeniyle denklemin dışındadır. Mann’ın romanda çoğu zaman şımarıklığı, ukalalığı ve maddiyata bağımlılığı ile hicvettiği Tony -ki içinde bulunduğu burjuva düzeninin kuralları gibidir bu özellikler-, bence ailesinin kararları sonucu elinde olmadan hep kaybeden, ama yılmayan kişiliği ile geleceğin bağımsız ve güçlü kadınının ilk temsilcilerindendir.
Buddenbrooklar
BuddenbrooklarThomas Mann · Can Yayınları · 20151,458 okunma
·
112 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.