Abdül Gani bir süre elindeki damarları inceleyerek sustu. Sonra daldığı düşüncelerden silkindi, parlak gözlerle ve kibar bir gülümsemeyle bana baktı.
“İşte böyle,” dedi. “Dünya bir milyon kötü adam, on milyon aptal adam ve yüz milyon korkak tarafından yönetiliyor. Geri kalanlarımız, yani altı milyarımız da, bize ne söylenirse onu yapıyoruz!”
Gani gülerek kalçasına vurdu. Kahkahası bulaşıcı cinstendi, ben de onunla gülmeye başladım.
Abdül Gani’nin gülmesi geçip yüzü tekrar ciddileşince “Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun oğlum?” diye sordu.
“Sen söyle lütfen.”
“Bu bir milyon, on milyon, yüz milyon formülü politikanın altındaki gerçektir. Marx yanılıyordu. Bu bir sınıf meselesi değil, çünkü bütün sınıflar bahsettiğim azınlığın emri altında. Bu sayılar, bir imparatorluğun kurulmasının ya da bir isyanın başlamasının nedeni. Son on bin yıldır bu formülle uygarlıklar kuruldu. Piramitleri inşa eden bu formüldü. Haçlı seferlerinize neden olan da buydu. Dünyayı savaşa sürüklemek de, barışı sürdürmek de bu formüle bağlı.”