Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

modern zamanın kıskacında bir kadın ağıdı.
Helalinden kazanılmış bir lokmadan daha yüce bir şey yoktu. Böyle öğrenmiştik biz. Bizim evimizin ilkesi helal lokma idi. Bir maaşla okuduk dört kardeş. Fakat bir gün borç almamıştır babamız. Helal paranın bereketine inanırdı. Ben de inandım. Bir gün sormadım eşime, bu ay yetecek paramız var mı, diye. Niye yetmesindi? Boşa harcadığım tek bir kuruş yoktu. Keşke bunu almasaydım diyebileceğim bir ipliğe bile bir kuruş vermedim bunca yıl. Allah Kerím. Sormadıysam bir gün bile, bunun içindi. Ama eşim içten içe kırılırmış meğer. Sabahın köründe, yaz demeden kış demeden çalışan kadınları anlatırdı bana. Onlara acıdığını zannederdim. Meğer benim rahatlığımdan şikayet etmek için anlatırmış onları. Bilemedim. Arkadaşlarımın pek çoğu çalışma hayatını tercih etti. Ilk zamanlar görüşürdük. Sonra zamanlarımız birbirine uymamaya başladı. Vaktin bereketini yitirmiştik. Hep şikayetti dile gelenler. Çocukların başarısızlığı, alınan fazla kilolar. Sükût içinde durdukça beni dışladılar. Ama ben şikayetçi değildim. Biz böyle yetiştirilmiştik. Şikâyet edilecek bir şey varsa, insan bütün gücüyle bunu değiştirmeye çalışırdı. Konuştukça değiştirme gücünü yitirirdi insan. Rahmetli annem evi badanalayacağını bile bir iki gün öncesinden söylemez, bir sabah toplanmış bir odanın içine açıverirdik gözümüzü. Bütün yapılacaklarını dile yükledin mi, şeytan musallat olur, derdi rahmetli. Yapacam deme, yaparken görsünler, derdi. Hiçbir şeyi konuşmamam bundandı. Yaptığım bir şey varsa görürlerdi. Yanılmışım tabi. Yaptıktan sonra, yaptım yaptım diye bağırmak gerekiyormuş. Kime bağıracağım çocuklarımla efendim. Onlar görürdü beni. Yanılmışım tabi. Görmezlermiş. Ben kendime görünmeyen bir nokta seçmişim.
Sayfa 55 - Iz yayıncılık
··
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.