Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Mikroalgı ve Mikropolitika Üstüne
Dünyanın sonunu tahayyül edebildiğimiz bir noktada olduğumuzu söylemek, son zamanlarda beylik bir laf haline geldi -oysa kapitalizmin sonu tahayyül edilemiyor. Programatik olarak, yukarıdan aşağıya -yukarıda kim varsa oradan- gelmesi pek muhtemel olmayan, tek bir “çözüm" var aslında. Kapitalizmin sökülüp parçalanması, ancak az önce bahsettiğim makropolitik ile mikropolitik olan arasındaki karşılıklılığın bozulmasından doğabilecek bir “düzelti"dir. Makro/mikropolitik karşılıklılığın işlemesinin hâkim koşulları, bu simetrinin asla bozulmayacağı, bir çatallanmanın asla ortaya çıkmayacağı anlamında alınmamalıdır. Tamamlayıcılık her iki yönden de bozulabilir. Makro yapılar kendilerini minyatürleştirip, hâkim genellemelerin daha küçük ölçekli biçimleriyle mikropolitikanın zeminini gasp etmeye çalışırsa, bunun adı faşizmdir. Mikropolitik serpilmeler, bir tekillik üretecek şekilde çoğalıp, makrosistemik bir devrilme noktası* yarattıklarında ise, buna devrim denir. Mikropolitikanın en temel işi şudur: tahayyül edilemez olanı icra etmek. Simetrinin bozulduğu, tahayyül edilemeyenin meydana geldiği nokta, tarihsel olarak algılanabilecek en küçük aralıktan bile “daha küçük" olan bir kesintidir. Başka bir deyişle, niteliksel olarak farklıdır. Geldiğini asla görmediğiniz, en az beklendiği zamanda çıkagelen farklı bir rengin anı. Kaçınılmaz olarak, bunun ardından mikro ile makro arasında yine bir tamamlayıcılık ortaya çıkacaktır. Ama bu da, daha önce asla tahmin edilemeyecek olan, ancak şimdi birdenbire yapılabilir ve düşünülebilir hale gelen bir biçime bürünecektir. Mikropolitika, tahayyül edilemeyeni pratik edilebilir hale getirir. O, olanaklı kılan potansiyeldir.
Sayfa 95
··
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.