Bizler...
Bu ormanda nereye gittigini, karanlık ve kimsesiz bir alan
da huzurun, güvenligin nerede olduğunu bilmeyen, ancak
onu arayan adamlar. Ciplak ayaklı, soğuktan her tarafı buz
baglamış, her şeyini kaybetmiş ve belirsiz karanlıkta hayatının
bir saniye sonrasının bile nasıl olacağını düşünemeyen bizler.
Ketik ormanı bile bize koynunu açmyordu. Ketik ormanı bizim
kadar Ermeniye de koynunu açmıştı. Ve biz her an herhangi bir
ağacın, herhangi bir patikanın kenarından çıkacak olan o eli
silahlı, sakallı, köpek gibi gözleri olan Ermeni'den kaçıyorduk.
Neyi kaçırdığımızi, kaçarak ne kazandığımızı bilmeden...
Belki canımızı kurtarmak için kaçıyorduk. Ancak insanın
cani, insanın hayatı var olduğu yer değil mi? Ormanın ortasın-
da her taraftan başımıza yağan mermi yağmurunun altında,
yanı başımda en çok sevdiğim insanlar öldüğü sırada ben geri
dönmek, o küçük odada barış öyküleri okumak istiyordum. Ben
evimden bu şekilde, ben kendi yuvamdan bu şekilde çıkmak
istemiyordum.