Gönderi

127 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
*** Virginia Woolf’un 1928 yılında ilk defa kadın öğrenci kabul etmeye başlayan Cambridge Üniversitesinde kadın ve kurmaca hakkındaki fikirlerini açıklamak üzere kadın öğrencilere hitaben yaptığı bir konuşmaya dayanır.Okuyan okumayan herkesin bildiği feminizm ideolojisinin başyapıtlarından biridir. Yaşadığı dönemde ve daha öncesinde başta edebiyat olmak üzere birçok alanda katı bir şekilde etkisini gösteren erkek egemenliği ve kadının yaratıcı gücünün çeşitli baskı ve engellemeler sonucu köreltilmesi karşısında; kendi deyimiyle kadının içindeki dilsizliğinin ve kaydedilmemiş yaşamının birikimini hissederek günlerce kütüphanelerde yaptığı araştırmalar sonucu yazdığı bir denemedir.Adıyla neredeyse özdeşleştiği bilinçakışı tekniğiyle Woolf; teyzesinden 500 sterlin miras kalan kurmaca karakteri Mary Seton üzerinden bir kadının yaratıcı gücünü şu üç şeye bağlı olduğunu iddia etmiştir: Para kazanmak, bir odaya sahip olmak ve kendisine boş zaman yaratmak. Aslında vurgulamak istediği entelektüel özgürlük ve yaratıcılığın büyük ölçüde maddi güç ile imkanlara dayandığı; hatta çoğu zaman yeteneği bile geride bırakabildiği fikridir. Bir kadının neden Shakespeare olamadığını trajedik bir şekilde Judith örneğiyle açıklar; Judith, Shakespeare’in kız kardeşidir, abisiyle aynı ölçüde yaratıcılık yeteneğine sahip olmasına rağmen kadın olması nedeniyle ailesi tarafından abisine sunulan maddi imkanlar kendisine sunulmamış ve zorla evlendirilmek istendiği için evden kaçmış fakat dışarıda da toplum baskısı sevdiği işi yapmasına mani olmuştur. Şans eseri bu imkanlara sahip olan bir kadın yeteneğinin yapıtları ise; erkek egemen toplumun yarattığı kadın düşmanı olarak tabir edilen birden fazla erkek ve kadın yazarın görüşleri dikkate alınarak kağıda geçirilmemiştir. Kadınların tarihteki silikliği, anonimliği ve bilinmezliğinin esas nedeni bunlardır ve Woolf’a göre kadın bunlara karşı çıkmaya çalıştığında eleştiriler ve zorluklar karşısında bezerek eninde sonunda yeteneğinden vazgeçecektir;tıpkı Charlotte Bronte gibi. Bronte her ne kadar müthiş bir yazın dehası olsa da; toplumsal baskının yarattığı öfke, ona içindeki yaratıcı gücün ve yazma tutkusunun olmazsa olmazı dürüstlüğünü kaybettiğini düşündürerek yazmayı bıraktırmıştır. Jane Austen ise kendisine sunulan imkanları yeterli bulmuş, kadın gibi yazma sınırları içinde dış etkenleri kendi çapında bütünüyle etkisiz bırakarak öfke duymadan yazmaya devam etmiştir.Woolf erkek yazarların kadınlar hakkında yazmış olduğu eserleri incelerken; kadının gerçek hayattaki konumu ile sanat eserlerinde yaratılan kadın karakterlerin yaşantıları ve gördükleri değeri birbirinden oldukça farklı bulmuş ve her ne kadar mükemmel bir zihnin çift cinsiyetli olduğunu vurgulasa da; iki cinsiyetin birbirleriyle ilgili bildiklerinin yetersiz olması sebebiyle de kadının erkek gibi, erkeğin de kadın gibi yazamayacağını savunmuştur.Esasen başarılı bir yazar işini yaparken cinsiyetini düşünmemelidir. Bunun en güzel örneği de; Mary Carmicheal’ın zeki ve yetenekli olmamasına karşın cinsiyetini unutarak yazmayı başarabildiği için kendisine yöneltilen eleştirilere gülüp geçerek yazmaya devam etmesidir. 16.yy ve öncesinde yazmak, kadın için kendini ifade etme şeklidir; fakat günümüzde kadın, yazmak için uygun bir ortam bulabilmesi nedeniyle bir sanat olarak kullanmaya başlar edebiyatı. Kendine ait bir oda, karşı cinsin acımasızca yerildiği ve küçümsendiği bir eser olarak düşünülmemelidir. Yalnızca Bay A gibi her daim yazdıklarının gölgesinde kendi gücünün kadınınkinden daha üstün olduğunu kanıtlama çabası içinde yer alan kadın düşmanı yazarlara karşı tüm insanlığı uyarmaktır amacı. Çünkü tarih, Behn gibi kocasını kaybetse de tek başına para kazanıp hayatını idame ettirebilen ve maddi gücün yetenekten daha önemli sayıldığı bir dönemde bile bununla başa çıkabilen kadınlarla doludur. Tüm bu başarıları yeni nesil kadınına bir miras olarak gören Woolf; kız çocuklarının düşünce dünyasında değişiklikler yaratamayan ve onlara hiçbir şey bırakamayan annelere mazeretlerinin ne olduğunu sorar. Konuşmasının sonunda ise; toplumsal anlamda kadına ayrıcalık olarak nitelendirdiği (fikrimce heyecanından ötürü) birden fazla hakkın sağlandığını ve bu vesileyle başaramamak için hiçbir mazeretinin bulunmadığını hatırlatarak; bizlerin kadın ve erkek dünyasıyla değil, gerçeğin dünyası ile ilgili olmamızı istemiştir. ***
Kendine Ait Bir Oda
Kendine Ait Bir OdaVirginia Woolf · İletişim Kitabevi · 202138,2bin okunma
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.