Nazlı Karabıyıkoğlu'ndan daha önce Olivya Çıkmazı'nı okumuştum.Dilini sevmiştim.Hayvanların Tarafında ise müthiş bir heyecan duydum.Nazlı Karabıyıkoğlu giderek ustalaşıyor, Türk öykücülüğünde özgün bir ses olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.Hayvanların Tarafı, Derebeyi ve Ben,Yılkı olmak üzere iki bölümden oluşuyor.Özellikle ilk bölümde bir roman havası hissediliyor.Karakterlerin ve olayların aynı mekân etrafında gelişmesi nedeniyle.Taraf olmak üzerine, sınırlar üzerine düşünmemizi sağlıyor tüm öykülerinde.Ve doğanın sesini içinizde duyuyorsunuz.
"Hayvanların tarafına geçtiğimden beri yaşamak zorlaştı. Sineklerle dahi konuşabilmek sürekli atlarla konuşup geceleri dağdaki kurtlarla ulumak çiftliğin Bey’ine ters düştü. Hâkim olan oydu, her şeyin ve herkesin dilinden anlardı. Şimdi bir kadın çıkmış onun atlarını zapt ediyor, doğasına söz geçiriyordu. Çiftliğinde tutmak için binbir dil döküp bütün güzelliklerini, kendi evindeki terk edilmiş piyano dâhil, sunan Derebeyi, toprağına sımsıkı tutunarak filizlenen bu asi otu, ayağının altında ezivermemek için dayanılmaz bir istek duyuyordu.
İki kolumun arasında at başı.Yarışırım kendimle." syf 52