Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

320 syf.
10/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
İttihat ve Terakki
Kitap Analiz: Kitabın giriş kısmında XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin ve dünyanın durumu hakkında bilgi vermektedir. Osmanlı toplum yapısından ve yönetici sınıfın durumdan bahsederek, Celali İsyanlarından bahsederek Jön Türklerin kuruluş günleri ile bu kısa bölüme son veriyor. Birinci Bölüm, 1889-1908 dönemini yani İbrahim Temo’nun kurduğu İttihad-ı Osmaniye’den 1908’te istibdadı yıkan Hürriyet İlanı’na kadar olan kısımdan bahsediyor. Ek olarak da Jön Türklerin ideolojisinden bahsediyor. Bu bölümde İttihat ve Terakki Cemiyeti dediğimiz o cemiyetin tam vücud bulunma durumuna kadar ki geçirdiği aşamaları görüyoruz. Bu uzun aşamada karşımıza çıkan şahsiyeler cemiyetin düşünce yapısını tek olmadığını birden fazla olduğunu gösteriyor. Prens Sabahattin, Ahmet Rıza ve Mizancı Murat Beyler bunlara verilecek örnekler. I. Jön Türk Kongresi ile bu ayrı fikirlerin birleşme çabalarını göreceğiz fakat başarılı olmayacaktır. Hürriyete giden yolda böyle bir cemiyetin köklenerek ve köklendikçe güçlenmesi olağan bir sonuçtur. Bu yolda karşımıza çıkan diğer olaylar ise Abdülhamid’in uyguladığı kara bir istibdad, Makedonya Sorunları…. Tabi bu süreçte atlanmaması gereken bir cemiyette Şam’da, Mustafa Kemal Paşa tarafından kurulmuş daha sonra İttihat ve Terakki ile birleşen Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’dir. Hürriyet İlanı’na giden yolda en etkili cemiyet ise, 1906’da kurulan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’dir. Bu cemiyet bir sene sonra Ahmet Rıza ile birleşip adını Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti olarak değiştirmeyi uygun görmüştür. Hürriyete giden yolda bazı olaylar tetik işlevi görmüştür. Reval Görüşmesi bu olayların en başından gelir. Bu görüşme sonrasında Cemiyet gizlilik ilkesini bırakmış ve açıktan faaliyetlere geçmiştir. Ve bunun sonucu Hürriyet’e giden yol başlamıştır. İkinci Bölüm, Hürriyet İlanı’nı gerçekleştiren İttihat ve Terakki’nin denetimi altındaki iktidarı olan 1908-1913 yıllarını kapsıyor. Tüm İttihatçıların aklındaki çözüm istibdadı yıkmak idi. Fakat sonrası muamma idi. İstibdadın yıkılması sonrasında herşeyin bir düzene girmesini bekliyorlardı. Fakat beklenen olmadı. Bir süre sonra Saray, Libareller ve İttihatçılar arasında bazen gizli bazen de açıktan bir çatışmayı görüyoruz. Belli kesim artık cemiyetin siyasete girmemesini düşünüyor fakat ittihatçılar anayasa bekçileri sıfatı ile kalkmak istiyor. Fakat onlarında bildikleri bir gerçek devlet yönetiminde acemi ve ehliyetsiz oldukları. İttihatçıların tutumları, anlayışları en çok gerici kafanın ayak diremesine sebebiyet verecektir. Bunun sonucu olarak da kimler tarafından planlandığı hala belli olmayan 31 Mart Hadisesi meydana çıkmıştır. Bu olay İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerinin önce Balkanlara geçmesine sonrada Hareket Ordusu’nun toplanıp başkent’te yürüyüşe ve Abdülhamid’in tahtan indirilmesi sürecine kadar devam etmiştir. Hareket Ordusu’nun İstanbul önlerine geldikleri meclis önemlidir. İsmi, Milli Meclis’tir. Bu bölüm için bahsetmemiz gereken bir konuda, İhtilali gerçekleştiren kadroların bazıları cemiyetten ayrılarak Ahrar Fırkasını kurmalarıdır. Bu İttihat ve Terakki’ye ilk muhalefettir. Girdikleri seçimde tek bir sandalye almasalar da bilinmesinde faydası olacaktır. Bir başka önemli konuda 1876’da ilan edilen Kanun-i Esasi’nin bazı maddelerinde ki değişiklikler bunların en önemlisi 113. Maddedir ki bu madde Kanun-i Esasi’nin mimarı Mithat Paşa’nın boğdurulma sürecini hazırlamıştır. Bu madde değişikliği ile padişahın elinden bazı yetkiler alınmıştır. Bu adımlar yavaş yavaş denetlemeden tam iktidara geçiş sürecine örneklerdir. 31 Mart’ta olan olaylar da göstermektedir ki, denetleme iktidarı ile yetinmek sakıncaları çok fazla olan bir durum. Bu durumdan iktidara geçiş noktasında ehliyet kazanmak amacıyla uygulanması düşünülen yöntem ise, İngiltere’de uygulanan bir yöntem. Mebuslar, vekaletlerde çalışacaklar ve Vükela Meclisi’ne katılacaklar. Bu yöntem ile tecrübe oluşmuş olacaktı fakat bu yöntem zorluklarla karşılaştı. Bu bölümde ayrıca, birçok hükümetin kurulduğunu görüyoruz. Yine bu bölümde takip ettiğimiz, Trablusgarp ve Balkan Savaşları mevcuttur. Bu bölümde üzerinde dikkatle durulması gereken bir konuda İttihat ve Terakki’nin denetleme hükümetinden düşmesidir. Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın ortaya çıkması bu durumu doğurmuştur. Fakat ünlü 1912 sopalı seçimleri Hürriyet ve İtilaf’ı neredeyse ortadan silmiştir. 1908-1913 dönemi oldukça yoğun dönemdir. Yukarıda bahsettiğimiz Trablusgarp ve Balkan Savaşları çok önemli dönem noktaları idi. Trablusgarp’ta İttihatçıların liderliğinde İtalya’ya karşı gerilla savaşı ve Balkan Savaşları sonucunda elimizden çıkan Edirne’nin doğurduğu kriz bunun birlikte Bab-ı Ali Baskını, Mahmut Şevket Paşa’nın şehit edilmesi ve Cemiyetin denetim yönetiminden tam iktidar dönemine geçiş süreci. Üçüncü bölüm, 1913-1918 Cemiyet’in tam iktidar dönemi ve Birinci Cihan Harbi’nin başlaması süreçleri. Mahmut Şevket Paşa’nın ölümü arkasından sadrazamlığa Sait Halim geçmiştir. Sait Halim Paşa’nın İttihat ve Terakki’ye oldukça yakın olduğu bilinmektedir. Bu sadrazam ile tam iktidar dönemi başlamıştır. Bu dönemde akla ilk gelecek olay, Enver Paşa’nın Harbiye Nazırı olması ve Balkan Hezimeti yaşayan orduda büyük bir tasfiye ile gençleştirme politikasıdır. İttihat ve Terakki’nin en çok eleştiri aldığı konu Cihan Harbi’ne giriş konusu da altı çizile çizile okunması bir konu. Bu konu hakkında artık bazı noktalar daha aydınlatılmış durumdadır. İttihat ve Terakki’nin bu savaşa girmesinin bir zorundalık olduğu, Almanya seçeneğinden önce diğer tüm ülkelerin denenmiş olduğu artık biliniyor. İttihat ve Terakki’nin üçlüsü olan Enver, Cemal, Talat Paşalar bu konuda hain denilecek kadar eleştirilmiş fakat arkalarından bıraktıkları mektuplar onların amaçlarını dile getirmiştir. Bu savaş ile tek taraflı iktisadi bağımsızlık elde edilmiş, daha iki sene önce arkalarına bakmadan kaçan ordunun erleri tabiri caizse aslan kesilmiştir. Savaş bizim açımızdan mağlubiyet ile sonuçlanmasına rağmen, bu durum Milli Mücadele’nin nüvesini oluşturmuş. Kuva-yı Milliye ruhu yaratmıştır. Bu dönemde uygulanan Ermeni Tehcir meselesi ise bugünkü doğu sınırlarının elde kalmasını sağlamıştır. Ayrıca, İttihat ve Terakki dönemi aşamalı olarak millet olgusunu doğurmuştur. Kısacası, Tarık Zafer Tunaya hocanın’da dediği gibi; bu dönem Cumhuriyet’in laboratuvarı olmuştur.
Jön Türkler ve İttihat ve Terakki
Jön Türkler ve İttihat ve TerakkiSina Akşin · Remzi Kitabevi · 1987105 okunma
·
141 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.